Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ERKEKLER için siyasete, gündeme dair muhabbetin dibine vurulduğu yer genellikle kahvehaneler, biz kadınlar için ise kuaförlerdir. Hemcinslerim bilir. Gittiğiniz kuaförde öyle ya da böyle bir şekilde gündeme ilişkin bir diyaloğa tanık olursunuz. Ya saç boyarken hem müşterisini oyalamak hem de içinde biriktirdiğini paylaşmak için kuaför lafı açar ya da az önce okuduğu, izlediği bir haberden son derece irite olan müşteri hanım... Ondan sonra da ipin ucu kaçar zaten. Bazen diğer müşteriler muhabbete dahil olur, bazen başka bir saça müdahale eden diğer kalfalar...

        Ben genellikle dinleyici olmayı severim. Yani muhabbete dahil olmadan konuşulanlara kulak kabartmayı. Önceki gün işte böyle rutin bir duruma şahitlik ettim yine. Yan tarafımdaki koltuğa saçlarını boyatmak üzere oturan kadın sıkı bir Kemalist. O kadar sinirlenmişti ki az önce okuduklarına selam sabah etmeden, “Görüyorsunuz değil mi? Orada askerlerimiz şehit olurken, burada oy oranı hesabı yapıyorlar” diyerek lafı Abdülkadir Selvi’nin yazısına getirdi.

        Sabah ben de okumuştum Selvi’nin yazısını, ama açıkçası meseleye bu perspektiften bakmamıştım. O yüzden de önce tuhaf geldi kadının gösterdiği tepki. Ancak sonradan sadece dinleme alışkanlığından vazgeçip öfkesinin esasen ne olduğunu sorunca hak verdim kadına. Kendisi de emekli bir albay kızı olan bu kadın sıkı bir CHP’li... Söylediği şu: “Bu operasyon AK Parti’nin ya da MHP’nin operasyonu değil. Bu operasyon büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusunun operasyonu. Ben sıkı bir muhalif olmama rağmen Afrin Operasyonu’nu sonuna kadar destekliyorum. Hal buyken nasıl öfkelenmem Afrin’in oylara yansımasının konu edilmesine. Ayıp değil mi Mehmetçik el toprağında kelle koltukta savaşırken böyle bir araştırma yapmak ve bunu köşelerde malzeme yapmak!”

        Uzatmayayım... İşim bitti çıktım kuaförden ve önce iktidara yakın anket şirketlerinden birkaçını, sonra da iktidara yakın birkaç kritik ismi aradım. Merak ettim Selvi’nin bahsini ettiği anketlerde Afrin’in AK Parti’nin oy oranını artırdığı sonucuna vardıran sualin ne olduğunu. Ve öğrendim ki ne Cumhurbaşkanı’nın, ne Başbakan’ın, ne de AK Parti’deki herhangi bir siyasinin sözü edilen anketten haberi yok. Yapılan anketler var ama hiçbirinde, “Afrin operasyonu dolayısıyla AK Parti’nin oyunda artış var mı yok mu?”yu öğrenmek için yöneltilen bir soru yok. Ve dolayısıyla böyle bir çıkarım da yok! Bu işlerle özellikle muhatap olan bir kaynağıma göre bu çıkarım Abdülkadir Selvi’nin iktidara yaranma, hoş görünme maksadıyla yaptığı işgüzarlıktan başka bir şey değil.

        Bence de durum aynen kaynağımın dediği gibi. Çünkü evet, kamuoyunda tıpkı kuafördeki Kemalist kadın gibi iktidara çok sıkı muhalif olmasına karşın mesele Afrin’e gelince hiçbir siyasi çıkar filan gözetmeden operasyona destek verenlerin oranı çok yüksek. Ama bu destek devlete, TSK’ya, Mehmetçik’e! Ha, şu anda bu siyasetin yürütücüsü AK Parti olduğu için dolaylı destek alıyor olabilir, ama buradan yola çıkıp işi oya tahvil etmeye, iç siyasete etkisiyle açıklamaya kalkmak ve dahası, “Afrin Operasyonu nedeniyle AK Parti’nin oyunda büyük bir artış var. Oran % 55’lere çıktı” demek, en hafif deyimle çiğliktir! Çok büyük çiğliktir hem de!

        ***********

        EN HIZLI HALVET ASANSÖRDE Mİ OLUYORMUŞ?

        NURETTİN Yıldız denilen vatandaş... İlahiyatçıymış güya! Beyni sadece belden aşağıya çalışan tür ilahiyatçılardan. Kadına bir eşya gibi bakan ve kadını cinsel obje dışında hiçbir şey gibi görmeyen gudubet kafalı din simsarlarından! Tabii Yıldız tek değil piyasada... Onun gibi sürüyle adam var ve bunların işi gücü çıkıp İslamiyet adına, Müslümanlık adına saçma sapan argümanlarla ahkâm kesmek. Değerli okurlarım, bu tiplerin söyledikleri ciddiye alınsa bırakın Türkiye’yi, dünya üzerinde Müslüman kalmaz. O kadar sapkın ve de ipe sapa gelmez laflar ediyorlar çünkü.

        Asansör mevzusu malumunuz. Daha evvel de “Altı yaşındaki kızlar evlenebilir” şeklinde fetva veren Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız, bu defa da yabancı bir erkek ile kadının asansörde yalnız kalması neticesinde İslam’a göre “halvet” şartlarının oluşacağını söylemiş.

        Bu adamlar nerelerinden bakıyorlar hayata, nereleriyle düşünüyorlar bilmiyorum. Belli ki biz normal insanların baktığı yerden değil, ama hani insan neresinden bakarsa baksın; zemin kattan 8. kata çıkarken toplasan 30 saniyeyi bile bulmayacak bir süre içerisinde karşı cinsle birtakım alengirli durumlar oluşacağını iddia etmek için beynindeki tüm devrelerin filan yanmış olması gerekiyor. Başka türlü söylenemez yoksa böyle bir şey! Çünkü halvet olunma durumunu kabul etsek bile, bunun hepi topu 30 saniyede filan olması vallahi imkân dahilinde değil!

        ***********

        MAKYAVELİZM DEĞİL BUNUN ADI!

        “AMACA giden yolda her şey mubahtır!” anlayışını savunan Makyavelizm, İtalyan düşünür ve politikacı Niccolo Machiavelli’ye ait. Sol kesim arasında kapitalist düzenin temel ilkesi olarak kabul edilen Makyavelizm çoğunlukla hakaret etme, kötüleme, aşağılama amacıyla kullanılır. Oportünizm gibi... Bakıyorum şimdi etrafımdaki solcu muhalif arkadaşlarıma. Tartışıyoruz hatta sık sık bu konuyu. Türkiye’nin dış politikasında son zamanlarda atılan adımları, hamleleri Makyavelizm’le bağdaştırıyorlar. Onlara göre örneğin, daha önce Alman ajanı olduğu gerekçesiyle tutuklanan ve bir yıldır da cezaevinde tutulan gazeteci Deniz Yücel’in, Başbakan Binali Yıldırım’ın Merkel’le görüşmesi neticesinde serbest bırakılması tamamen bu kurama uygun. Ya da burnumuzun dibindeki terör odaklarına kol kanat gerdiğinden şüphe duyulmayan ABD’yle masaya oturmalar, görüşmeler yapmalar falan...

        Onların aksini savunduğum için beni de çok fena haşlıyorlar, ama haksızlık ediyorlar. Çünkü Makyavelizm bir devletin, hiçbir hukuki, ahlaki ve dini sınır tanımayarak insan hakları ve demokrasi gibi çağdaş kavramları devre dışı bırakıp, “Amaca giden her yol mubahtır!” anlayışına sarılmasıdır. Ki bu utanç verici, kabul edilir bir şey değildir.

        Hal buyken, Türkiye’nin dış politikasında olanı biteni Makyavelizm’e dayandırmak da insaflı bir yaklaşım olmaz. Türkiye’nin yaptığı, yeni dünya düzeninin kirli oyunlarına karşı en doğru stratejiyi izleyip ülkenin çıkarlarına halel gelmemesi adına en iyi duruşu sergilemektir. Oyunu kuralına göre oynuyor diyebilirsiniz ama Makyavelist diyemezsiniz!

        Şunu da diyeyim son olarak... Dostlarıma da değsin bu taş! Günümüz uluslararası ilişkilerinde hâkim olan düzen ortada. Çok kirli pasaklı bir düzen var maalesef. Ve Türkiye de ne yazık ki bu çetrefilli ilişkiler yumağının tam ortasında! Ne yapalım şimdi? ABD’si, AB’si, Rusya’sı, Çin’i veya İran’ı kendi çıkarlarına göre oyun üzerine oyun çevirirken biz öylece saf saf seyredelim mi?

        Ne diyorsunuz yani?

        Diğer Yazılar