Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında daha önce yazmam gereken bir konuydu ama 15 gün önce başıma musallat olan grip belasından bir türlü tam kurtulamadığım için yazamadım.

        O nedenle “Mutlaka kaleme alacağım” deyip söz verdiğim genç öğretmen adayı arkadaşlarımdan özür diliyorum bu gecikme için.

        Biliyorsunuz…

        Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, 16 Aralık 2018’de yapılan “Öğretmenlik Mülakat Sınavlarının” sonuçları açıklandı.

        Ve bu sonuçların sonunda da haklı olarak yüzlerce öğretmen adayı genç ayağa kalktı.

        Neden?

        Çünkü çok zorlu 3 aşamalı KPSS öğretmenlik sınavında 80’in üzerinde puan alarak başarı elden eden adayların bir kısmı sözlü mülakat sınavında elenmiş.

        Denilebilir ki; “Yazılı da başarılı olan mülakatta da illa başarılı olacak diye bir kaide yok! Elenmiş olması gayet doğal!”

        Tabii olabilir… Olmaz demiyorum ama bu elenenlerin arasında kendi branşlarında Türkiye derecesi yapmış adaylar da var.

        Hadi diyelim 80 sınırdaki puan. Dolayısıyla mülakatta sorulan sorulara doğru cevap veremediği için eşiği geçememiş olabilir.

        Ama yazılı sınavda 93.20 puan alarak dereceye giren bir aday nasıl mülakatta başarılı olamıyor!

        Ve işin garip tarafı bu durumda olanların sayısı da bir değil, birden fazla.

        Örnek vereyim…

        Mesela Metal Teknolojisi branşında 84 puanla Türkiye dördüncüsü, sınıf öğretmenliği branşında 93,20 puanla Türkiye altıncısı ve tarih branşında 86,77 puanla Türkiye 34’üncüsü olan adaylar elenmiş.

        Bakın… Tarafıma bu konuda birçok mektup geldi.

        Elimden geldiğince okumaya ve bu genç kardeşlerimin yaşadığı travmayı anlamaya çalışıyorum.

        Ama açık söyleyeyim olmuyor!

        Anlayamıyorum.

        Kendimi koyuyorum onların anasının babasının yerine.

        Ya da onları binbir emek ve çabayla büyütüp, okuttuğum gözümün nuru oğlumun yerine koyuyorum…

        Kahrımdan ölüyorum.

        Adım gibi eminim Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk da çok üzülüyor bu gençlerin isyanını duyduğunda, okuduğunda.

        Biliyorum ki kesinlikle ne yapılıyorsa ondan bağımsız ve habersiz yapılıyor.

        Samimiyetle söylüyorum ben Ziya Hoca’nın böyle haksızlıklara, adaletsizliklere asla müsamaha göstereceğine inanmıyorum ancak sonuçta yapılmış bu iş.

        Eğer doğruysa mülakatı yapan birileri adayların bazılarını kendilerinden biri olarak görmedikleri için üç beş saçma sapan soru ile elemiş.

        Geçmişte FETÖ’cüler yapardı bu işleri biliyorsunuz.

        Kendi müritlerini, kendilerine biat edenleri istedikleri yerlere taşımak için gerçekten hak eden insanları gözü kapalı, hunharca harcarlardı mülakat sınavlarında.

        Yine diyorum…

        Kesinlikle Milli Eğitim Bakanı Selçuk ve kurmaylarının bu tür haksızlıkların, vicdansızlıkların içinde olduklarına inanmıyorum ama nihayetinde gerçek olan şu ki; “Birileri FETÖ’nün eski yöntemleri ile bakanlıkta kendi kadrolarını oluşturmaya çalışıyor!”

        Sözün özüne gelirsek…

        Sayın Bakan’dan beklentimiz, bu olayları derinlemesine araştırması ve eğer gerçekten varsa birilerinin torpilli adayların öne geçmesi adına başarılı insanları harcama durumu…

        Kim yapıyor onları bulup, onların ipliğini pazara çıkarmasıdır!

        REKLAM

        ***

        CHP, AK Parti’nin yerinde olsaydı ne olurdu acaba?

        İzliyorsunuzdur herhalde ülkenin ana muhalefet partisi CHP’nin içerisinde 31 Mart adayları belirlenirken yaşanılanları…

        Çok şükür galiba bitirdiler adaylarının kimler olacağına dair süreci ama tabii o süreç içerisinde yaşanan kavgalar, kıyametler, restleşmeler konuşulmaya hâlâ devam ediyor.

        Duyduğumuza, bize aktarılanlara göre önceki gün toplanan Parti Meclisi’nde de yine aynı şeyler yaşanmış.

        Onların yalancısıyız… Yani CHP’lilerin… Bu son PM’de de İstanbul’un kalan 4, İzmir’in de 2 ilçesinin belirlenmesi sırasında bayağı bir tantana yaşanmış.

        İddiaya göre hatta özellikle İzmir Bayraklı ilçesinin adayının belirlenmesi sırasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu istifanın eşiğinden dönmüş falan.

        Yaşananlarla ilgili epeyce kulis var çekmecemde ama bugüne kadar hiç görmediğim bir Bayraklı ilçesinin adaylığı için yaşanan saçma sapan şeyleri yazıp da ne sizin ne de kendi vaktimi boşa harcamaya niyetim yok.

        Yazacağım şey şu...

        Daha doğrusu sorgulayacağım şey…

        Adım gibi eminim aynı şeyi sizler de çoğu zaman soruyorsunuzdur kendi kendinize.

        Siz de diyorsunuzdur; “Acaba bu CHP, AK Parti’nin yerinde olsaydı… Yani tek başına yıllardır iktidar olan bir parti olsaydı… Neler olurdu o zaman aday belirleme sürecinde?”

        Şunun şurasında hepi topu 2 büyükşehir, bir de üç beş ilçe belediyesinde iktidar olan bir parti bu belediyelerde aday belirlerken böyle birbirine girip kamuoyuna sürekli kavga eden ve iç çatışmalar yaşayan bir parti görüntüsü veriyorsa…

        Yıllardan beri tek başına iktidar olan ve neredeyse ülkenin belediyelerinin yüzde sekseninden fazlasına sahip olan AK Parti’nin yerinde olsaydı ne olurdu?

        İddia ediyorum, birbirlerini keserlerdi.

        Adım gibi eminim, aday belirleme sürecinin sonunda mutlaka kan dökülmüş ve mutlaka parti içi bu meseleler karakolluk olurdu.

        Sakın kimse bana; “Abartma Sevilay demesin!”

        Çünkü abartmıyorum son derece gerçekçi bir bakış açısıyla yorumluyorum meseleyi.

        Siz de benim gibi yapın, bana hak vereceksiniz.

        Ha bu arada bu satırları büyük keyifle falan da yazmıyorum bilinsin.

        İçim kan ağlayarak yazıyorum.

        Çünkü yıllardan beri bu partiye umut bağlamış milyonlarca insanın

        içerisinde kanımdan, canımdan olan çok insan da var. Onları düşündükçe, onlara baktıkça… Bu partiye umut bağlayan milyonlarca seçmenin o umutlarının CHP’yi ele geçirmişler tarafından şahsi rant ve çıkarları uğruna nasıl hunharca kullanıldığını, harcandığını gördükçe içim büzülüyor…

        Yazık bu insanlara…

        Gerçekten yazık. Bu insanlar, bu milyonların hak ettiği böyle bir CHP olamaz.

        Olmamalı!

        REKLAM

        ***

        Siyaset adına da, gazetecilik adına da utanç verici!

        Bırakın Adalar ilçesini, İstanbul’la alakası olmayan gazeteci Erdem Gül, CHP’den belediye başkan adayı yapıldı.

        Bazı meslektaşlarımız meseleye gıcık olmasına rağmen meslektaş dayanışması adına Gül’ün “Dam üstünde saksağan” bu adaylığı ile ilgili tek bir cümle kurmuyor.

        Hatta laf olsun diye; “Hayırlı uğurlu olsun… Tebrik ederiz” mesajları bile yazıyorlar.

        Erdem Gül’le tanışıklığım çok az. Sadece bir tartışma programında bir araya gelmiştik. Kişiliğini, karakterini bilmem. O nedenle bu yorumumu kimse kişisel bir yorum gibi algılamasın lütfen.

        Ben bu meseleye siyaset ve gazetecilik etiği açısından bakıyorum ve Erdem Gül’ün Adalar ilçesinden aday yapılmış olmasının büyük bir rezalet, utanç verici bir durum olduğunu söylüyorum.

        Kimse kusura bakmasın ama benim nazarımda ha Erdem Gül, ha yukarda okuduğunuz yazıdaki, yani KPSS mülakatında torpille öğretmen yapılan uyanıklar.

        KPSS’deki torpilliler onlarca başarılı genç insanın göz göre göre emeğini çalıyor, umutlarını elinden alıyor.

        Erdem Gül ve onun gibi paraşütle indirilip aday yapılanlar da CHP’ye yıllarca emek vermiş, kahrını çekmiş, gecesini gündüzünü altı oklu partisine hizmet ederek geçirmiş partililerin emeklerini çalıyor.

        Onların siyasete dair hayallerini, umutlarını yok ediyor!

        Haksız mıyım?

        Diğer Yazılar