Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Birkaç hafta önce ağır bir grip geçirdiğimde reçeteye yazılan bazı ilaçları bulamamıştık.

        Hiç abartmıyorum… Hatta hepsinin kanıtı da var. Ortanca ağabeyim bir burun spreyi için Ulus ve Etiler civarındaki tüm eczanelerin altını üstüne getirmişti.

        Ve bulamamıştı.

        Sonunda da muadili sayılabilecek başka bir spreyi almak zorunda kalmıştı.

        Onun anlattıklarından öğrenmiştim. Bulunmayan ilaç sadece o burun spreyi değilmiş. Gittiği eczanelerde şahit olmuş ki, hastalar kanser ilaçları dahil birçok ilacı bulmakta güçlük çekiyormuş.

        O gün farkına varmamıştık ama artık anlaşılıyor ki bazı ilaçların eczanelerde bulunamamasının nedeni Sağlık Bakanlığı’nın yapmayı düşündüğü yüzde 26’lık zammış.

        Eczanelerin ilaç sakladıklarını düşünmüyorum. Onların her gün yüz yüze geldiği müşterilerini üç kuruş uğruna mağdur edeceklerine inanmıyorum.

        En azından benim devamlı alış veriş yaptığım evimin civarındaki eczacılar bunu yapmaz diye düşünüyorum.

        Ama belli ki eczanelere ilaç tedarik edenler yapmış bunu.

        Yani bakanlığın yapacağı zammı haber alıp ilaçların bazılarını stoklama yolunu tercih etmişler.

        Dün biraz bu konuda etrafı kolaçan ettim.

        Tanıdığım birkaç eczacıyı ve doktor arkadaşları aradım.

        Diyorlar ki; “Zamdan sonra ilaç bulunmaması gibi bir sorun kalmadı. O sorun zamdan önceydi.”

        Yani açık açık ilaç sektöründe zam gelecek diye stoklama yapıldığını kabul ediyorlar.

        Ve işin ilginç yanı ilaç dağıtım şirketlerinin yaptığı bu uyanıklığı büyük bir ihtimalle Sağlık Bakanlığı da biliyor.

        Şimdi sorum şu: “Domates, biber, patlıcan, soğan gibi sebzeler üzerinden fahiş gelirler elde etmeye çalışanlarla mücadele için hükümet palyatif de olsa bir çözüm üretti. Tanzim satışlar kuruldu ve köklü olmasa da kısa bir süreliğine de olsa vatandaş rahatlatıldı.

        Buraya kadar güzel.

        Alkış!

        Peki yüzde 26 daha fazla kazanmak uğruna insanların sağlığını hiçe sayıp günlerce ilaç stoklayanlar için ne yapılacak?

        Onların bu açgözlülüklerinin hesabı nasıl sorulacak?

        REKLAM

        ***

        CHP’nin içinde olanlarla ilgilenmiyorum artık!

        Şu dakikalarda… Tam da yazımı yazdığım sıralarda yani… Telefonumu elmahkum kapattım tamamen.

        Çünkü durmuyor.

        Üst üste çalıyor.

        Niye?

        Çünkü efendim belediye meclis üyelikleri ile ilgili YSK’ya başvuruda son günmüş.

        Başka partilerden aranıp da haberdar edilmediğim için oralarda durum nedir bilmiyorum ama öğrendiğim kadarıyla CHP'de yine kıyametler kopuyormuş.

        Bir süre baktım telefonlara. Açtım dinledim bazıları çok yakın dostum da olan haber kaynaklarımı ama yalan söylemeyeceğim önce cevaplamadım. Daha sonra da kapadım.

        Çünkü yoruldum artık.

        Anlatılanlar fecaat eyvallah.

        Ancak kusura bakmasınlar CHP’li dostlar, haber kaynaklarım…

        Benim artık CHP'de kim kimin ayağını kaydırmış, kim kime hainlik yapmış, kim kimlerle beraber olup ekip arkadaşlarını satmış kulislerini ne dinleyecek ne de yazacak halim kaldı.

        Belli ki onlar parti içinde birbirlerini yemekten, birbirlerine yamuk yapmaktan bıkmadılar, bıkmayacaklar da ama ben bıktım.

        Ben değil esasında bütün millet bıktı!

        Yeter artık gerçekten.

        Yeter!

        REKLAM

        ***

        Hiçbir ankete inanmıyorum!

        31 Mart seçimleri yaklaştıkça artık bir gelenek halini alan kamuoyu araştırmalarının sonuçlarının paylaşılması durumu da başladı yine.

        Gün geçmiyor ki yeni bir anket sonucu yayınlanmasın.

        Dün saydım tam 5 ayrı şirketin İstanbul ve Ankara’da yaptığı araştırmanın sonuçları dolaşıyordu piyasada.

        Kim ne bulmuş, ne diyor yazmayacağım.

        Çünkü inanmıyorum.

        Kusura bakmasınlar ama artık hiçbir kamuoyu araştırma şirketini güvenilir ve de sağlıklı bulmuyorum.

        Daha önceleri de zaten kafamda deli sorular vardı hep bu konuda ama özellikle 24 Haziran Genel Seçimleri sonrası çıkan tabloyla şunu anladım ki, şirketler araştırmalarını bir siyasi partiyi destekleme amacıyla yapıyorlar.

        AK Parti, MHP, CHP, İYİ Parti veya diğerleri…

        Hiçççç fark etmez.

        Gerçek olan şu ki artık günümüz kamuoyu şirketlerinin mutlaka bir siyasi partiye angajmanı, bir duygusal bağı var.

        Ve ne yazık ki yaptığı araştırmalarda da bu duygusal bağ belirleyiciyi oluyor.

        O nedenle “pas” geçiyorum ben artık anket sonuçlarını.

        Bence sizler de 31 Mart’ta büyük şaşkınlık yaşamamak, şoka girmemek için aynısını yapın!

        Diğer Yazılar