Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Normalde kaçırmam.

        Müptelasıyımdır esasında… Evdeysem ve ortam da müsaitse mutlaka oturup baştan sona izlerim Hülya Hökenek’in Habertürk TV’de hazırlayıp sunduğu Enine Boyuna programını.

        Ama tesadüf işte…

        Geçen Cuma liseden kız arkadaşlarımla dışardaydım. Ve tabii her zaman olduğu gibi bitmek tükenmek bilmez muhabbetimiz geç saatlere kadar sürünce… O gece programdan ve tabii yarattığı gündemden bayağı uzak kaldım.

        Ancak sabah uyanınca farkına vardım ki, programın katılımcılarından Selman Öğüt ve gazeteci İsmail Saymaz arasında bayağı sert ve hararetli bir tartışma yaşanmış.

        İtiraf edeyim… Twitter’da önüme düşen yorumların birçoğunda Selman Öğüt’ün Atatürk’e hakaret ettiği yönünde paylaşımları görünce ben de çok hiddetlendim.

        Ve hatta o hiddetle birkaç da yorum yaptım.

        Ancak hemen sonra sildim çünkü kendisinden çok hazzetmesem de Selman Öğüt’e kullandığı ifade üzerinden bariz bir haksızlık yapıldığını farkettim.

        Sanıyorum birçok kişi de benim gibi aynı hataya düşmüştü…

        Bir kere şunu yazalım peşin peşin…

        Mustafa Kemal Atatürk ulusal ortak değerimizdir ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve yol gösterici önderidir… Onun kişiliğine ve saygınlığına yönelik her türlü aşağılama girişimine karşı çıkmak da bilinçli her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının görev ve sorumluluğudur…

        Ancak eğri oturalım doğru konuşalım…

        Ve hiç kimseyi kayırmadan ve suçlamadan önce hakikat temelinde lütfen şu doğruda anlaşalım…

        Sevelim ya da sevmeyelim… Üslubunu, iddialarını doğru ya da yanlış bulalım fark etmez…

        Selman Öğüt o programda kullandığı ifadelerle Mustafa Kemal Atatürk’ü değil, Kemalistleri eleştiriyor…

        Üşenmesin lütfen herkes Habertürk TV’nin youtube hesabından programı bir daha izlesin.

        İsmail Saymaz ile tartışma anında ağzından bir kez bile Mustafa Kemal Atatürk ifadesi çıkmıyor Selman Öğüt’ün.

        Mutlaka biliyorsunuzdur ama ben bu vesile ile bir daha yazayım…

        Kemalizm, Kemalistlik “Mustafa Kemal Atatürk” demek değildir!

        Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir siyasi proje olarak Mustafa Kemal Atatürk tarafından değil, aralarında Yakup Kadri Karaosmanoğlu,Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir gibi isimlerin olduğu “Kadro Dergisi” kurucu ve yazarları tarafından oluşturulan siyasi bir doktrinin adıdır.

        Buradan hareketle Kemalizmin de diğer tüm siyasi fikir ve projeler gibi eleştirilmesinin demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan herkesin gayet doğal karşılamasının demokrasinin bir gereği olduğunu söylemem gerekiyor.

        Ha… Şunu da ekleyeyim tabii…

        Bu ikisini karıştırmak eğer bilinçli yapılıyorsa amacı provokasyondur.

        Bilinçsizce yapılıyorsa da cehaletin ta kendisidir.

        Bakın benim rahmetli babam daha çocukken Malatya’ya gelen Atatürk’ün elini öpme şerefine nail olmuş ve onu son nefesine kadar çok saygı ve minnetle anmış bir insandı.

        Öldüğü ana kadar Atatürk resimli yüzüğünü ve ceketinin sol köşesindeki Atatürk rozetini çıkartmamıştır.

        Vasiyet etti… Mezar taşına Atatürk resmini yaptırdık.

        Canı sıkıldığında… Bir şeye üzüldüğünde… Bir şeylere şaşırdığında ağzından hep şu cümle çıkardı; “Ahh Atatürk ah… Yaşasaydın da görseydin bu günleri keşke…” diye ama işte benim tam bir Atatürk hayranı babam Kemalist olmadı hiçbir zaman ve aksine Kemalizme karşı bir mesafesi vardı.

        Çünkü rahmetli babam, Kemalizmin Atatürk’ün bu ülke için düşündüklerini, hayal ettiklerinin izdüşümü olmadığına inanıyordu.

        Haklıydı da çünkü Kemalizm zaman içerisinde sol ve sağ kanat Kemalistler olarak ayrılmış ve o iki eğilim şeklinde de bugünlere kadar gelmiş bir siyasi çizgidir…

        Sağ kanat Kemalistler kendilerini daha çok Atatürkçüler olarak tanımlar ve ağırlık noktalarını laiklik ve “Atatürk milliyetçiliğinin" savunulmasına hasrederlerken, sol kanat Kemalistler ise antiemperyalist halkçı ve devrimci bir milliyetçiliğe odaklanmışlardır…

        Daha net ifade etmek için birkaç örnek vereyim…

        Mesela 27 Mayıs’ı,12 Mart’ı 12 Eylül’ü gerçekleştirenler kendilerini Atatürkçü olarak tanımlarlarken…12 Mart'ta tutuklanan 27 Mayısçı Uğur Mumcu, Uğur Alacakaptan, Mümtaz Soysal, Doğan Avcıoğlu gibi isimler kendilerini Kemalist devrimciler olarak adlandırıyorlardı… Bu ayrışma daha Atatürk sağken bile vardı Atatürk’ün vefatından sonra da iyice derinleşti…

        Ancak buna rağmen taraflar kendi çelişik fikir ve uygulamalarını hep Atatürkçülük ve Kemalizm adına savunmaya devam ettiler…

        Sözgelimi Celal Bayar ve İsmet İnönü arasındaki farklar, ihtilaflar...

        Birisi serbest piyasacı, diğeri devletçi politikaları hararetle savunuyordu ve ne gariptir ki her ikisi de aralarındaki bu derin farklara rağmen kendilerini Atatürkçü olarak tanımlıyordu…

        Aynı şekilde Türkçü devrimci (nasyonal sosyalist) denebilecek fikir ve uygulamaların sahibi Mahmut Esat Bozkurt veya Şükrü Saracoğlu, Recep Peker gibi isimler kendilerini Kemalist devrimci olarak tanımlarken önde gelen mason ve kozmopolit fikirlere sahip Refik Saydam da Atatürkçü idi…

        Meclise ve hükümete darbe yaparak cunta kuran Cemal Madanoğlu, Cemal Gürsel de Atatürkçü idi…

        Hapse attıklarıdevrin Cumhurbaşkanı ve Atatürk’ün en yakın çalışma arkadaşlarından ve Başbakanı Celal Bayar da, hatta onların haydutça astıkları Adnan Menderes de kendisini Atatürkçü olarak görüyordu…

        12 Eylül’ün suçlu işkenceci generali Kenan Evren de Atatürkçülükten, Kemalistlikten dem vuruyor ve hatta ondan öte kendisini neredeyse Atatürk'le özdeşleştiriyordu…

        Şimdi hepinize…

        Özellikle de Habertürk TV’yi söz konusu programda yapmış olduğu konuk tercihlerinden dolayı hedef tahtasına oturtma gayretinegirişenlere soruyorum…

        Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet ve siyasi tarihinde bu derece önemli ve aynı zamanda haksız adaletsiz ve anti demokratik birçok çelişkili fikir ve uygulamaların da atfedildiği Kemalizm ve Atatürkçülüğün siyasi eleştiriden muaf olması bir demokraside mümkün olabilir mi, düşünülebilir mi?

        Kimse kusura bakmasın…

        Kendisini demokrat olarak gören ve tanımlayan her birey…

        Kemalizme yönelik siyasi eleştirileri bir linç ortamında Atatürk’e hakaret kılıfı ile susturmaya çalışan ipotekçi, faşizan bu yaklaşımın karşısında olmalıdır.

        Yapılan eleştirileri “Burada resmen kurucu önderimiz Atatürk’e hakaret ediliyor!” diyerek yalana boğmak olmamalıdır!

        Kemalizm ile ilgili eleştirilere hakikatler, doğruluk/yanlışlık, haklılık/haksızlık temelinde ve bilgiye dayalı olarak cevap vermektir.

        Nitekim Habertürk televizyonunda Selman Öğüt, doğru veya yanlış, Kemalistlerle ilgili birtakım eleştirilerde bulunmuştur…

        Programda bulunan diğer katılımcı gazeteci İsmail Saymaz da, yine katılır ya da katılmazsınız bu iddialara, eleştirilere cevap vermiştir…

        Demokrasilerde olması gereken de bu değil midir?

        Bizim bu aralar ihtiyacımız olan şey -fikirleri rahatsız edici bile olsa- kitle iletişim araçlarında bu fikirleri savunanları yasaklamak değil, aksine her fikrin özgürce ve medeni bir biçimde konuşulmasına imkan sağlamaktır.

        Haksız mıyım?

        Diğer Yazılar