Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çocukluğumda, Ramazan aylarında radyodan dinlediğim, Karagöz- Hacivat repliklerini hatırlıyorum.

        Bu iki karakterin, zekice yaptıkları esprilerle, güldürürken düşündüren diyaloglarının çoğu aklımda.

        GÖLGE OYUNU

        16. Yüzyılda ülkemize giren gölge oyunu 17. Yüzyılda Karagöz olarak gelişti ve toplum tarafından ilgiyle izlenmeye başladı. Deriden yapılan tasvirlerin arkadan verilen ışıkla gölgelerin hareket ettirilmesiyle oluşan gölge oyunu halk tarafından çok beğenildi. Oyundaki tipler, toplumun değişik kesimlerinin temsilcileriydi.

        Kaba davranışları ve saflığının yanı sıra ince zekâsı ile halkı temsil eden Karagöz ve ağdalı konuşmaları, bilgisi ve davranışları ile okumuş kesimi temsil eden Hacivat. Oyunda, Acem, Kürt Laz, Arnavut, Kayserili, Kastamonulu, Rum, Yahudi Efe gibi değişik toplulukları temsil eden tipler vardı. Mahallede yaşayan, Tuzsuz Deli Bekir, Bekçi, Beberuhi, İmam ve zenneler de karakterler arasındaydı.

        Karagöz oyununu, canlı olarak ilk kez, liseli yıllarımda İstanbul’un Laleli semtinde bir çay bahçesinde izlemiştim.

        Televizyon yayınının başlaması başlayan Karagöz ve Hacivat oyunları, özellikle ramazan aylarında toplumun geniş kesimlerine daha kolay ulaşır oldu.

        OSMANLI DÖNEMİNDE

        Osmanlı döneminde, ramazan eğlencelerinin en cazip olduğu yer İstanbul’da, Şehzadebaşı’ndaki Direklerarası’ydı. Orada, kukla, gölge oyunu, orta oyunu, gösterileri yapan ve ara sıra Meddahların da geldikleri kahveler, en ilgi çeken eğlence yerleriydi. Pek çok geçmiş kültür, zamanın çarkında öylesine evirilip çeviriyor, yerine yenileri yerleşiyor ki, dönüp geçmişe baktığımızda bu hızlı değişime şaşırıp kalıyoruz.

        Son yıllarda korumaya alıp arşivlediğimiz bu eski eğlence kültürünün de yerini yenileri aldı. Meddahlık geleneğini, ‘Stand up’ çular, başarı ile yürütürlerken, Karagöz ve Hacivat tiplemelerini komedyenler üstlendiler.

        SONSUZA KADAR DEĞİL

        Yaşını almış civarında olanların, ‘Nerde o eski Ramazanlar!’ dediklerini duyar gibiyim. Geçmişe özlem hep olur, ancak geçmişi tekrarlayarak yaşamak ne kadar doğru? Geriye bakarak yürünebilir mi? Çağa ayak uyduramamak da yanlış, yaşarken geçmişi tamamen dışlamak da. Korunması gereken önemli kültür öğesi, bu gölge oyununun, UNESCO tarafından korunacak kültür değeri olarak kabul edilmesi, bizler için gurur verici.

        Bu kültürün koruması ve yurt dışına tanıtılmasında, önemli çalışmalar yapan Kültür Bakanlığı ve 1990 yılında kurulan Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA) Türkiye Milli Merkezi, konu ile ilgili kalıcı hizmetler verdi.

        ÖNEMLİ İSİMLER

        Kâtip Salih, Hayali Küçük Ali, Tuncay Tanboğa, Tacettin Diker ve daha birçok sanatçı bu sanatın günümüze gelmesinde önemli rol oynadılar.

        Metin Özlen, Orhan Kurt, Ünver Oral, Mustafa Mutlu bu sanatı yaşatmaya çalışıyorlar.

        Metin And, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Sabri Esad Siyavuşgil, Mevlüt Özhan gibi bilim adamı ve araştırmacıların, yazdıkları kitap ve makalelerle bu sanatın tanıtılmasında önemli katkıları oldu. Ramazan geldiğinde Karagöz Hacivat gölge oyununu izlemek hepimize çok güzel duygular yaşatır.

        Damağımızda, tadını çok iyi bilip de çoktandır yemediğimiz lezzet gibi hoş bir tat bırakır. Tüm okurlarıma, iyi ramazanlar dilerken, bu önemli kültür varlığımızı, koruyup günümüze kadar getirenleri kutluyorum.

        Diğer Yazılar