Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tarihi M.Ö. 2000 yılına kadar uzanan bir yerde yaşamak, geçmişin yaşam bekçileri olmak, gerçekten çok heyecan verici. Daha önceleri de sık sık geldiğim bu şirin Ege kasabasında sürekli yaşamaya iki yıl önce başladım.

        Benim gibi kara iklimine alışkın, Ankara sevdalısı biri için alışkanlıklarından vazgeçip bu kasabada yaşamak nasıl olacaktı ben de bilemiyordum. Geliş nedenim benim seçimim değil kızımın burada olmasıydı. İlk zamanlar buralara nasıl alışacağım derken, bir süre sonra farkında bile olmadan başka yerde yaşanmaz, cennetteyim demeye başlamıştım.

        BÜYÜK BİR CAZİBE

        Kasabanın, zengin doğa güzellikleri, iklimi, denizi, binlerce yıl ötelerden gelen tarihi miydi beni buraya bağlayan? Bence hayır, beni buraya bağlayan yukarıda saydıklarımın yanı sıra Urla insanlarının uygar ve dost davranışlarıydı.

        İki yıl gibi kısa bir süre sonra bu harika yerlerin hemşerisi gibi hissediyorum kendimi. Buraların tarihini incelediğimde, bir Urlalı kadar gurur duyuyorum.

        Doğasının güzelliğine, zengin üzüm bağlarına, zeytin ağaçlarına, modern yaşamına baktığımda burada yaşadığım için şükrediyorum. Bu şükretmelerim, ara sıra çok özleyerek gittiğim, Ankara veya İstanbul’dan döndüğümde daha da yoğunlaşıyor.

        Oraların keşmekeşinden uzaklaştığım için mutlu oluyorum.

        Burada, roman yazan biri olarak en gereksinim duyduğum şey zamanım, bana kalıyor.

        Büyük şehirlerde yaşayan yazarların, kalabalıktan kaçıp sakin bir yerde yazma çabaları gibi bir gereksinimim de kalmadı Urla’da.

        Kendimle baş başa kalarak yakında baskıya girecek olan son romanımı iki yılda burada bitirdim. Şunu da söylemeliyim ki romanda olaylar, ülkenin başka yerlerinde geçse de bana ilham veren yazma içgüdümü tetikleyen büyülü ortam Urla oldu. Yorulduğum zamanlarda evimin bahçesine çıkıp içime çektiğim tertemiz havayla imge kapılarım daha da açıldı.

        Buraların dört bin yıllık tarihinde yaşamış, esmer, sarışın, uzun, kısa, erkek, kadın çocuk, bebek, hasta, sağlıklı, mutlu, mutsuz milyonlarca insanın izleri üzerinde olmak çok heyecan verici.

        Geçen hafta arkadaşım Uğur Değirmencioğlu ile iskeledeki kazı alanına gittik. M.Ö. 2000 yılına kadar uzanan kültürün, Klazomenai antik kentinin deniz altındaki kalıntıları üzerindeki çalışmalar sürüyor. Kazılar, Karantina Adası üzerinde de devam ediyor. Çıkarılan önemli kalıntılardan birisi de o devirlerde kullanılan zeytinyağı fabrikası. Arkeolojik bulgular Klazomenai’da yerleşimin M.S. 5. yüzyıla kadar devam ettiğini gösteriyor.

        KÖPEKLERİ BİLE RAHAT

        Torunum Mina Göztepe’deki okuluna gitmek için serviste sabah akşam 50 dakika yol yapsa bile Urla’da çok mutlu. Yollarda serilip yatan köpeklerin bile arabalara güvenip rahatlarını bozmaması bulunmaz bir güven veriyor insana. “Urla’da köpekler arabanın manevra yapıp onları ezmeyeceğini öğrenmişler” diyor Mina, onları her gördüğünde.

        GÜLÜMSEYELİM

        Dün akşamüzeri, sık sık yaptığımız gibi kızım Senem, Mina ve ben iskeleye indik. Biz sahilde yürürken Mina bisikletiyle önümüzden gidiyordu.

        Sahildeki kafelerden gelen Grek müziğinin sempatik tınılarıyla içimiz aydınlanarak, ruhumuz dinlenerek yürüdük.

        Hepimizin yüzünde farkında olmadan yerleşiveren gülümseme, mutluluğumuzun göstergesiydi. Selamlaştığımız dostlarımızın yüzlerine de aynı ifade yerleşmişti.

        Diğer Yazılar