Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son günlerde cahil dillerin deli saçması yorumları bile Sabahattin Ali’nin romanına leke düşüremedi. Sürekli magazin programları ile uğraşırken, Kürk-manto-Madonna üçlemesi yorumcunun aklına sarışın seksi Madonna’yı çağrıştırdı galiba.

        Daha önce Sabahattin Ali’yi ve Kürk mantolu Madonna isimlerini duymuş olsaydı (okumasa bile) bu yorumu yapmazdı herhalde.

        Kadıncağız söylediğini ispat etmeye de epey uğraştı. Kitabın 1943’te basıldığı söylendiğinde bile yine de ısrarla ‘göreceksiniz, kitap o zaman yazılsa bile Madonna’nın hayatı olacak bu film’ dedi durdu.

        Yazar’ın ‘Kürk Mantolu Madonna’ romanını yazarken 2016 yılında bir televizyon yorumcusunun bu kadar cahil bir laf edeceği hiç aklına gelmiş midir? Gerçekten böyle bir saçmalığı aklına bile getirmemiştir.

        Her yazar okuyucularına büyük bir saygı duyarak yazar romanını. Okurunun fikri ve yorumları onun için çok önemlidir. Ancak böylesi değil tabi ki...

        KÜRK MANTOLU

        Sabahattin Ali’nin bugün de çok popüler olan romanı (Televizyonda ki garip yorum yüzünden değil) 1943 yılında yayınlandı. Okuyanlarınız bilir roman, aşkı ve hüznü o kadar iyi anlatıyor ki, kitabın içine giriveriyorsunuz. Aşağıda yazdığım kitaptan alıntı pasaj hiç unutulur mu?

        Yalnız bir şeye dayanmam artık benim için mümkün değil, her şeyi kafamda yalnız başıma saklayamayacağım. Söylemek, bir şeyler, birçok şeyler anlatmak istiyorum. Kime? Şu koskoca dünyada benim kadar yapayalnız dolaşan bir insan var mı acaba? Kime ne anlatabilirim?

        Aşk öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilemediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz. Başkalarına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.

        İçinde sosyal, duygusal, sanatsal katmanlar barındıran kitabın başkarakteri Maria Puder ve Raif Efendi. Raif Efendi içe dönük, melankolik, sessiz ve dış dünyaya uyum sağlayamamış bir karakter.

        Romanda haksızlığa uğrasa bile itiraz etmeyen bu adam istemediği bir kadınla evlendirilmiştir.

        Hayatını hep başkalarının istediği gibi sürdürmüştür. Genç yaşlarında gittiği Berlin’de sanata ilgisi sayesinde bir sanat galerisine gider. Galeride tablolar arasında bir sanatçının otoportresini görür ve tablodaki kadını hiç tanımasa da âşık olur. Raif Efendi portrenin Andrea Del Sarto tarafından yapılmış, ‘Madonna delle Arpie’ isimli tablodaki Madonna’nın portresine benzediğini düşünür. Her fırsatta tabloyu görmeye gider, başka bir gözün onu takip ettiğini fark etmez. Artık ritüel haline gelen bu tabloyu seyretme seanslarından birinde bir kadın gelip yanına oturur. Kadın tablonun ressamı Maria Puder’dir.

        Aralarında büyük bir aşk başlar.

        Raif bir gün babasının ölüm haberini alır, Türkiye’ye döner. Ayrılırken mektuplaşmaya söz verirler.

        Maria’nın mektupları bir süre sonra kesilir. Mektupların kesilmesinden on yıl sonra Raif Ankara’da Maria’nın bir akrabası ile karşılaşır. Ondan Maria’nın bir kız bebek dünyaya getirdikten bir hafta sonra öldüğünü öğrenir.

        Umarım yazarın diğer kitaplarının tekrar gündeme gelmesi için cahilce edilmiş başka yorumlara gerek duyulmaz.

        Diğer Yazılar