Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yirmi yıl Türkiye’nin değişik yerlerinde hatta zaman zaman köylerinde karasevdalı gibi yaptığım öğretmenliği Kültür Bakanlığı’ndaki işime geçmek için bıraktım. Ama yirmi yıllık süre içinde unutamadığım pek çok anı biriktirdim.

        Her zaman özellikle öğretmenler günü geldiğinde bu anılarım dünmüş gibi tazelenir.

        Öğretmenlik zor iş, hakkını vermek büyük ve yorucu bir fedakârlık ister. Zorluğunun yanında bir o kadar da zevkli.

        Eğer Kars’ın yolsuz, atların çektiği kızakla gittiğiniz bir köyün okulunda görevli iseniz daha büyük fedakârlık göstermeniz gerekir.

        KARS’IN YENİGAZİ KÖYÜ’NDE ÖĞRETMENLİK

        Türkçe bilmeyen çocuklara önce Türkçe’yi öğreterek başlamanız işin bölgeye özel yanı. Sınıfın Sobasını velilerin topladığı tezekle kendiniz yakmalısınız, öğrencileriniz üşümemeli. Duvarları kendiniz boyamalısınız temizlik önemli.

        Bir de beş sınıfı bir arada okutmalısınız, başka öğretmen ve derslik yok. Sizler bu anlattıklarımdan çok rahatsız olduğumu sakın düşünmeyin, bütün zorluklara rağmen öğrencilerime bir şeyler öğrettiğimi gördüğümdeki mutluluğum tüm zorlukları yok ediyordu.

        Ankara’dan doğusunu görmeyen ben, Çalıkuşu misali şartları zor bölgedeki öğretmenliğimden çok zevk alıyordum.

        Kara tahtada renkli tebeşirleri tutan soğuktan çatlamış küçük elleriyle, yazı yazmaları, problem çözmeleri anlatılmaz bir mutluluk oluyordu benim için. Hele yanlış yaptıklarında utanıp rulo yapılmış keçe silgiyle aceleyle silmeye çalışmaları görülmeye değerdi.

        Tıpkı anne babanın, çocuğun ilk yürüdüğü günkü sevinci gibiydi her öğrettiğimden duyduğum haz.

        Her konuda bilgiye aç cin gibi zeki öğrencilerime, bir şeyler verebilmek hele onların her verdiğimi aldıklarını görmek muhteşem bir duyguydu.

        İlk başlarda, ‘Öğretmenim siz televizyondakiler gibi konuşuyorsunuz’ diyorlardı. Sonraları onlar da benim gibi konuşmaya başladılar. Gelen veliler Türkçe bilmedikleri için çocuklarının tercümanlığı ile anlaşabiliyorduk.

        SENİ ÇOK SEVİYORUM!

        Bir gün hiç unutmam bir veli boynuma sarılarak Kürtçe bir şeyler söylemişti. Bakışlarından ve halinden bana sevgi gösterdiğini anlamıştım. Sonra oğlu sözlerini çevirdiğinde, ‘Seni çok seviyorum’ dediğini öğrendim. Bundan büyük mutluluk var mı?

        Bir başka gün ise çocuğunun başında bit gördüğüm için annesini çağırıp biti göstermiştim. Kadın çok şaşırmıştı, bir şeyler söyledi, çocuk çevirdi. Kadın ‘Bitsiz insan olur mu Hoca Hanım’ demiş.

        Zaman içinde bütün köy bitsiz yaşanabileceğini öğrendi. Köy okullarındaki öğretmen, yalnız çocuklara değil velilere de çok yakın olmalı, gerekirse onları da eğitmeli.

        Öğretmen olmak, mesleğin tüm sıkıntılarına katlanmak ancak mesleğe idealist bir yaklaşımla baktığınızda mümkün.

        Tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü anılarımı tazeleyerek kutluyorum.

        Diğer Yazılar