Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir’in kültür ve sanat yaşamında Arkas Holding’in ayrıcalıklı bir yeri var.

        Klasik Batı Müziğine uzun soluklu ve evrensel düzeyde katkı sağlamak amacıyla kurduğu Arkas Trio, hayallerimizi süsleyen sanatçıların eserlerini yakından görme fırsatı bulduğumuz Arkas Sanat Merkezi, niteliği ve sergilemesiyle dünyadaki benzerleri arasında sivrilen Arkas Deniz Tarihi Müzesi akla geliverenler.

        Geçtiğimiz Cuma gecesi kent tarihine iz düşüren yeni bir etkinliğinin şahidi olarak, Arkas Holding’in sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde restore ettirdiği St. Maria Kilisesi Org’unun büyülü tınılarıyla tanıştık.

        HAYALİM GERÇEKLEŞTİ

        Bu tanışma, kısa sürede klasik müzik dünyasının önde gelen trioları arasına girmeyi başaran Arkas Trio’nun da katkısıyla güzel anılar galerimin unutulmazları arasına girdi.

        Johann Sebastian Bach’ın beni derinden etkileyen Toccato ve Füg’nü ilk kez dinlediğimde “Bu eseri asla canlı dinleyemeyeceğim” diyerek dertlendiğimi hatırlıyorum.

        O muhteşem müziği canlandıracak orgu bulmak mümkün değildi ki. Ve bana göre Bach’ı en iyi tanımlayan eserini canlı dinlemek hayallerimi süsler oldu. Cuma gecesi İzmir’in mimari tarihinin benzersiz örneklerinden biri olan St. Maria Kilisesi’nde Arkas sayesinde bu hayalim gerçekleşti.

        Kilisenin 19. Yüzyılda Verona’da üretilen 1600 borulu orgu Organist Johannes Geffert’tin ellerinde tekrardan can buldu. Ve daha ilk notalarda tarifsiz bir huzur, rahatlık, hüzün ve inanması güç ama aynı zamanda coşku yaşadım.

        ‘HİÇ BİTMESE’ DEDİM

        Konserin ikinci eserinde en sevdiğim keman virtiüözü Tuncay Yılmaz, Prof. Geffert’in orgu eşliğinde Bach’ın Keman ve Org için 4 numaralı sonatını seslendirdi.

        Tuncay Yılmaz’dan Bach dinlemeyi hep ayrıcalık olarak görmüşümdür, bu ayrıcalığı o gece fazlasıyla hissettiğimi söylemeliyim. Aynı duyguları Gustav Rivinius’un yine Prof. Geffert eşliğinde seslendirdiği Bach’ın Çello ve Org için 2 numaralı sonatını dinlerken de yaşadım.

        İkinci bölüm “hiç bitmese” dediğim konserlerden oldu. Arkas Trio’yu bir kez dinleme şansınız olduysa ne demek istediğimi anlayacaksınız. Schubert’in Notturno ve Haydn’ın Gipsy-Cigan adıyla da bilinen Hoboken Triosu gecemizi unutulmaz kıldı.

        Müziğin büyüsü, dinlediğiniz atmosferi değiştirmeye muktedirdir. Ama büyülü bir atmosferde, St. Maria Kilisesi’nde olduğu gibi, müzik dinlemek dinleyeni değiştirir.

        O gece, Kilise’nin ve konserin bütün görkemini izleyicilere yansıtmayı başaran teknik ayrıntıların pekiştirdiği samimi ve içten ev sahipliğinin sıcak atmosferinden soğuk geceye çıktığımda, değiştiğimi fark ettim.

        Dünyayı sanatın kurtaracağına inanarak, sanat için çalışanların varlığına şükrettim.

        Diğer Yazılar