Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bazen, insanın çevresinde olan bitenle hiç ilgilenmeyip, dünyanın merkezine sadece kendisini koyarak yaşamasının nasıl bir şey olduğunu düşünürüm.

        Bu tutum, belli konularda rahatlık sağlar herhalde.

        Örneğin, başkaları için üzülmezsiniz. İnsan ya da hayvan kendinizden başkalarını düşünmeyi bıraktığınızda, elinizden gelmeyen, ne yapsanız değiştiremeyeceğiniz olaylara yanmaz, haksızlıklar, adaletsizlikler karşısında delirmezsiniz de.

        Çevremde pek çok kişinin etrafında olan bitenle pek de ilgilenmediğini gözlemliyorum. Bu durum her geçen gün artıyor. Genç ya da yaşlı, hiç fark etmiyor.

        İnsanlar aynı çevreyi paylaştıkları diğer canlıların rahatı, huzuru ve hatta sağlığı için hiçbir şey yapmıyor. Kimse kendisini başkasının yerine koymuyor. Öylesine yaşayıp gidiyor. Günümüzde vefa da, nezaket de, başkalarına saygı da unutuldu.

        İÇİME DERT OLUYOR

        Her gün en az iki kez otobüse biniyorum. Göztepe’den Alsancak’a İzmir’in en güzel bölgelerinden geçip gidiyorum. Ve her yolculukta kırmızı koltuklar içime dert oluyor.

        Nasıl mı? ESHOT’un yeni otobüslerinde, engelli, yaşlı, hamile ve gazilere ayrılmış dört koltuk kırmızı renkli.

        Bu koltukların üzerinde ve yanlarındaki camlarda, kimler için ayrıldığını anlayabileceğiniz işaretler var. Ancak nedense hiçkimse bu işaretleri görmüyor.

        Otobüs boş bile olsa, orta kapıya yakın ve düzayak oldukları için önüne gelen bu koltuklara oturuyor.

        Hal böyle olunca yaşlılar, hamileler, engelliler de başlarının çaresine bakıyor ama bu her zaman kolay olmuyor.

        İKİ FAUL BİR ARADA

        Geçtiğimiz gün 10 numaralı otobüse bindim. Kısmen erken bir saat olduğu için boş. Ama iki genç hanım kırmızı koltuklara kurulmuş. Kulaklarında kulaklıklar, etrafa duyura duyura müzik dinliyorlar.

        Benim acımdan iki faul bir arada. Bir, her yer boş olduğu halde kırmızı koltuklara oturmuşlar. İki, dinledikleri müzik rahatsız edici şekilde duyuluyor. Bulabildiğim en uzak yere oturdum zira o saatte cıs tak müzik dinleyecek ruh halim yok.

        Neyse, Karataş’tan biraz da zorlanarak yaşlı bir çift bindi. Erkeğin elinde baston var. Hanım, eşine dayanarak yürüyor. Kırmızı koltuklar dolu olduğu ve hanım kızlar istiflerini hiç bozmadığı için arkaya doğru ilerlediler.

        Otobüs hareket ettiği için yürümeleri zor, oturmaları daha da zor. Çünkü oturabilmek için bir basamak çıkmaları gerek. Yaşlı hanım bacakları titreyerek büyük bir zahmetle koltuğa oturmaya çalışıyor.

        Eşi, ona yardım etmek için çırpınıyor ama elindeki bastonu bırakamıyor. Sallanan otobüsün içinde bir basamak çıkıp oturabilmek için yaşanan mücadele işkenceye dönüşüyor. Sonuçta yerlerine oturdular. Yol boyu, kendilerine ayrılmamış koltuklara oturmayan gençlerin, yaşlı yolcuları yerlerine yerleşmeden hareket etmeyen otobüs şoförlerinin yaşadığı bir ülkede yaşlanmak istediğimi düşündüm.

        Diğer Yazılar