Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nedense bugün uzun uzun yazmak istemiyorum. Bunun nedeni yorgunluk olabilir tabii. Çok fazla uyuyan bir insan olmasam da uykumu tam alamamak yıllar geçtikçe daha ağır sonuçlar doğuruyor. Gün içinde uyuklamak gibi. Ekran başında çalışanların sıkça başına gelen göz yorgunluğu da çabası. Nasıl bir bahane bulursam bulayım içimden uzun uzun yazmak gelmiyor. Ama yazıyı yazmak da lazım. Öyleyse uçuşan düşünceleri toplayayım ve bir potpuri yapalım.

        CHOPİN DİNLEMEK

        Her zaman söylerim festivallerin güzel yanı kendi ülkelerine gidip dinleme olanağı bulamayacağınız değerli sanatçıları kentinizde dinleme fırsatı sunmaktır. Gerçi piyanist Janusz Olejniczak için bunu söylemek güç biraz. Çünkü kendisini bütün dünyada sinema salonu bulunan her yerde herkes dinleme fırsatı buldu. Bir piyanistin yaşamını anlatan bir filmde piyano çalan sanatçı olunca bu kaçınılmazdı tabii. Ama sonuçta bu büyük sanatçıyı Efes Odeon’da dinlemenin keyfi de bambaşkaydı. O gece, orada, Olejniczak’ın Chopin yorumlarını dinlerken hissettiklerimi anlatabilmeyi isterdim. Ancak böyle bir yeteneğimin olmadığını düşünüyorum. Hele bir de aziz dost Nihat Demirkol’un yazısını okuyunca düşüncemde halkı olduğum kanısına vardım. Ve sakince geride durmaya karar verdim.

        ORGUN ÇILGIN VİRTÜÖZÜ

        29. Uluslararası İzmir Festivali’nin program çalışmaları yapılırken Orgun Çılgın Virtüözü olarak tanınan Cameron Carpenter’ın adı gündeme geldiğinde org ve çılgınlığın bir araya gelmesinin güç olduğunu düşünmüştüm.

        Öyle ya, kökenlerinin eski Mısır’da olduğu var sayılan org devasa bir çalgıydı ve yüzlerce yıldır kilise duvarları arasına sıkışmıştı.

        Genellikle dini müzik dinlediğimiz org ile nasıl bir çılgınlık yapılabilirdi? Fotoğrafları ve bilgileri gelinceye kadar da düşüncem değişmedi. Fotoğraflardaki adam hayal ettiğim bir org sanatçısına benzemiyordu.

        Parlak deri giysileri, metal aksesuarlar, sıra dışı saç kesimi ile karşımda sanki bir rock yıldızı vardı.

        Biyografisini okumaya başladığımda Carpenter’ın hayalinin kendisine ait bir orga sahip olmak olduğunu öğrendim. Öyle ya, bir keman, flüt, çello, hatta piyano sanatçısı kendisi için yapılmış özel bir çalgıya sahip olabiliyordu ama bir org sanatçısı için bu tatlı bir rüyadan öteye geçemezdi.

        Ancak Carpenter rüyalarını gerçekleştirmeyi başarmış ve kendisi için International Touring Organ yani uluslararası tura çıkan orgu yaptırmayı başarmıştı. Kısaca ITO olarak adlandırılan bu çalgı 18 Haziran akşamı Avrupa kıtasında ilk kez İzmir Festivali’nde görücüye çıkacak.

        Ve doğal olarak Salı yazımızın konusu Orgun Çılgın Virtüözü Cameron Carpenter olacak.

        Diğer Yazılar