Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cuma yazımı, bugün ‘Orgun Çılgın Virtüözü’ Cameron Carpenter’ı konu alacağımı belirterek bitirmişim ama erken davranmışım. Çünkü festival sürüyor ve konserler yazı aralığımdan daha sık oluyor.

        Bu yüzden sadece Carpenter’dan söz etmek biraz haksızlık olabilir. Festival üzerine kısa bir çeşitleme sanki daha adil bir tavır olacak.

        18 Haziran akşamı AASSM’de dinlediğimiz- izlediğimiz konser miydi, yoksa sıra dışı bir gösteri miydi? İsimlendirmek zor.

        Gerçi her ikisiydi demek daha doğru olabilir. Ama her nasıl isimlendirirseniz isimlendirin gerçekten az rastlanır, unutulmaz bir deneyim olduğunu belirtmeliyim.

        Uluslararası Tura Çıkan Org, AASSM’nin büyük sahnesini dolduran uzay gemisi kokpiti gibi büyük bir konsol ve 24 büyük kabinden oluşuyor.

        Bu kabinler bildiğimiz orgun duvar içinde kalan ve havayla çalışan büyük borularının yerini tutuyor. Konsol ise üstte beş kat klavye, kenarlarda yüzlerce farklı işlevli tuş, altta pedallar ve ayrıca bir ayak klavyesinden oluşuyor.

        Konser saatini beklerken insanın aklına böyle bir çalgıyı tek bir kişinin nasıl çalabildiği geliyor. Öyle ya onca farklı unsur bir arada nasıl kullanılacak?

        Cameron Carpenter, konsola girip oturduğunda ellerini ve ayaklarını aynı anda kullanarak zaten en baştan iki kişilik iş yapıyor.

        El ve ayak koordinasyonuna hayran kalıyorsunuz. Ve konserin sonunda çılgın virtüözün, iyi bir piyanist, harika bir dansçı ve dayanıklı bir sporcu olduğunu kavrıyorsunuz.

        CELSUS’DA MÜZİK DİNLEMEK

        Hep söylediğim gibi yaşamdan tat almak istiyorsanız Celsus Kütüphanesi’nin büyülü atmosferinde müzik dinleyin.

        Uluslararası İzmir Festivali bu olanağı her yıl dünyanın sayılı oda müziği topluluklarıyla sunuyor.

        29. Festival’in seçkin oda müziği topluluğu Franz Liszt Oda Orkestrası idi. Üstelik bu tanınmış topluluğa ülkemizin en iyilerinden Arkas Trio da bir eserle katılmıştı.

        Başkemancı Peter Tfirst yönetimindeki Franz Liszt Oda Orkestrası için söylenecek söz pek yok. Mükemmel sözcüğü özelliklerinin tümünü karşılayamasa da bence söylenecek en doğru söz.

        Arkas Trio’ya gelince. Her dinleyişimde yeniden hayran olduğum Tuncay Yılmaz, Gustav Rivinius ve Emre Elivar iyi ki bir araya gelmiş.

        Arkas Trio cumartesi gecesi ilk kez dinlediğim Martinu’nun keman, çello, piyano ve yaylı çalgılar orkestrası için üçlü konçertosunu çaldı.

        İnsanın ilk kez dinlediği eseri sevmesi zor olabilir ama eğer Arkas Trio çalıyorsa bu kanaatinizi değiştiriverir.

        Trio, bir türlü dinmeyen alkışlara Astor Piazzolla’nın Oblivion adlı eseriyle teşekkür etti. Ve taşların üzerinde oturan ve bu tür müziği dinlemeye pek alışkın olmadıklarını söyleyen grubun içinden biri “Nasıl çalıyor bu kemanı böyle? Müzik içime işledi” dedi.

        İyi müziğin etkisi işte... İzmir’in kültür, sanat ve spor yaşamına unutulmaz katkıları olan Arkas Holding’e sevgilerle...

        Diğer Yazılar