Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şimdi düşünüyorum da insan ellili yaşlarına gelmeden otuzlu yaşlarının güzelliğini algılayamıyor. İşinde yükselmeye, çocuklarını büyütmeye çalışırken yaşamın hayhuyları içinde kayboluyor insan. Gençlikle olgunluk arasında gidip gelinen zor yıllar otuzlar. Belki en güzel tarafı duyguları biraz daha derin yaşamak oluyor.

        Sevinçten de hüzünden de başka bir tat alıyor insan, coşkuyla yaşıyorsun ne yaşıyorsan o yaşlarda.

        Büyüdükçe, devreye olgunluk da girince coşkular törpüleniyor sanki. Bu olgunluk mu, alışkanlık mı, ‘aman neredeyse her şeyi görüm ben’ bıkkınlığımı bilemeyeceğim ama durgunlaşıyor insan. Böylece kırklı yaşlar daha bir anlaşılır oluyor.

        Gerçi hayat sanki daha zorlaşıyor. Sorumluluklar fazlalaşıyor. İşinde yükseliyorsun, çocuklarla birlikte ihtiyaçlar büyüyor.

        Artık olgun biri olduğun için çevren senden daha aklı başında kararlar bekliyor. Zevklerin daha bir inceliyor, rahatına biraz daha düşkün oluyorsun. Eğer başarılıysan özgüvenin tavan yaptığı yıllar bunlar.

        KOLAY OLMASI GEREKİYOR

        Sonra ellili yaşlar başlıyor. Aslında her şeyin daha da kolay olması gerek artık. Ama ne demişler, ‘insanoğluna rahat yok bu dünyada’. Çocukların evliliğiydi, torundu tosundu derken, ufaktan sağlık sorunların da baş gösteriyor. Sonra emekli oluyorsun. En çok bildiğin, en çok faydalı oyabileceğin dönemde ne yapacağını bilmez halde kalakalıyorsun.

        Gerçi bunun böyle olması gerekmiyor. Henüz emekli olmadan ikinci bir iş şansı bulmak ikinci bir yaşam sunuyor insana.

        Altmışlı yılları yazmak, ellili yıllarının sonundaki biri için henüz mümkün değil. Onun için sanırım bir on yıl beklemek gerekecek. Ancak ilginç olan şu ki, kendimden örnek vermem gerekirse hiç de 59 yaşımdaymış gibi hissetmiyorum.

        Gerçi bunu oğluma söylediğimde; ‘Anne daha önce 59 yaşında oldun mu ki? Nereden biliyorsun nasıl hissedileceğini? Bence bugün ne hissediyorsan 59 yaşın hissi odur belki’ diyerek önümde yeni bir düşünce ufku açmıştı. Aslında benim söylemek istediğim, biraz yorgunluk olsa da çalışmaktan hala haz aldığım, kendimi öyle çok da yaşlı hissetmediğimdi.

        ÇOK FAYDALARI BULUNUYOR

        Yaşlanmak sanırım yılların üst üste yığılmasıyla ilgili bir durum değil, bu yığının altında nasıl durduğunla alakalı. Gelen her yılı yeni tecrübeler, yeni bilgiler getiren bir lütuf olarak kabul edersen yaşlanmıyorsun.

        Sadece geleni memnuniyetle kabul ettiğin için yeni yaş alıyorsun. Ve yeni yaş almanın çok faydalı tarafları da var.

        Daha önce söyleyemeyeceğin pek çok şeyi rahatlıkla söylüyorsun. Bilgini ve tecrübeni rahatlıkla paylaşabiliyorsun. Hayatı daha kolay algılıyorsun. Geçmiş tecrübeler zorluklara karşı daha dik durmanı sağlıyor.

        Şimdi diyeceksiniz ki bunca lafın Uluslararası İzmir Festivali ile ne alakası var. Bu yıl 17 Mayıs-25 Haziran tarihleri arasında yapılacak Uluslararası İzmir Festivali otuzuncu yılında. Geçmiş otuz yılı düşünürken -ki başladığında yirmili yıllarımın sonundaydım- yaş almanın insana neler kattığını hatırladım.

        Festival’e de çok şey kattı, İzmir’e de.

        Diğer Yazılar