Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Babam ve annem her yemekten sonra iyi pişirilmiş, köpüklü, babamın deyimi ile “kallavi” birer fincan kahve içerlerdi.

        Koyu yeşil desenli, ayaklı, ışığa tuttuğunda inceliğini görebildiğin harika porselen fincanları vardı. Bu takım fincanlara gözümüz gibi bakardık çünkü babam kahve keyfinin fincandan başladığını söylerdi.

        Küçük yaşlarda köpüklü kahve yapmayı öğrendik. Çünkü akşam kahvesini yapmak başlı başına bir gurur kaynağı olurdu.

        Servis önemliydi, yanında serinletilmiş su (soğuk değil) asla unutulmamalıydı.

        Sonra bu alışkanlık bize de geçti, hep birlikte ferah kahveleri içtiğimiz günleri özlemle hatırlarım. Kahvenin kırk yıllık hatırına da fena halde inanırım.

        Türklerin dünyaya yaydığı kahve o gün bu gündür binlerce şekle girdi, çeşit çeşit tadı, neredeyse ne kadar insan varsa o kadar farklı pişirme şekli olan evrensel bir vazgeçilmezimiz oldu. Ama her şey bir yana bizim bildiğimiz usulde, iyi kavrulmuş, dibekte dövülmüş, ağır ateşte pişirilmiş ferah kahvesinin yerini tutanı sanırım henüz bulunamadı.

        ŞEKERLİ İÇİLİR

        Bizim geleneğimizde kahve hem iyi günde, hem kötü günde içilir. Bayramlarda, kız istenirken, düğün kutlamasında, ev tebrikinde kahve başroldedir.

        Kısaca mutlu ve huzurlu olduğunda, kendini başarılı ve gururlu hissettiğinde içilen kahvedir ferah kahvesi.

        Ferah kahvesi genelde şekerlidir. Neşeyi mutluluğu temsil eder. Acı kahve sıkıntılı anların içeceğidir nedense.

        5 Mayıs 2016 Perşembe günü MÜZİKSEV dostlarını “Ferah Kahvesi”ne davet ettik. Piyanist Nihat Demirkol, artık geleneksel hale gelen MÜZİKSEV Mayıs dinletilerinin dördüncüsünde “Hicazdır Aslında Ferah Kahvesi” dedi.

        Arzu ettiğimiz gibi kahvemiz yoktu ancak yerini tutacak kadar iyi bir müzik yolculuğu yaptık.

        Üstat Demirkol, Ferahfezadan girdi, Hisarbuselik, Mahur, Nihavend’te dolaştı. Makamdan makama, birbirinden güzel anekdotlarla gezindi.

        Bilmediğimiz, kolay kolay da bilemeyeceğimiz anılar, güzellikler anlattı. Ama sürprizi sona saklamıştı.

        ATATÜRK’ÜN HİKAYESİ

        Konserin son bölümünde mealen şöyle dedi:

        Hiçbir dostum çıkıp da, ‘niçin hicazdır ferah kahvesi’ diye sormuyor. Çünkü dünya yüzünde böylesine bir ferah kahvesi içilmemiştir de ondan.”

        Sonra piyanosunun başına geçti ve Harmandalı Zeybeği’ni seslendirdi. Ardından Mustafa Kemal’in 9 Eylül 1922 Cumartesi günü Belkahve’den İzmir’i, Kadifekale’de dalgalanan Türk Bayrağı izleyişini ve kahveciden “şekerli bir kahve” isteyişini anlattı. Kahvecinin, yedi düveli dize getiren Başkomutan’ın öğrenci işi şekerli kahve istemesine şaştığını ve “bunu bene etmeyecektin Mustafa Kemal Paşa” serzenişini nakletti.

        Salonu dolduranlar alkışlarla ve coşkuyla anlatılanları dinliyordu ancak hiç birimiz ferah kahvesinin niçin Hicaz olduğunu henüz çözememiştik.

        Üstat Demirkol sözlerini, “Evet ferah kahvesi Ferahfeza değildir. Hicazdır. Çünkü Harmandalı hicazdır” cümlesiyle ve alkış patlamasıyla bitirdi.

        Mustafa Kemal’in Belkahve’de içtiği ferah kahvesi, doğrudur dünyada başka kimseye kısmet olmamıştır ancak bu güzelim kahvenin makamını öğrendiğimiz benzersiz konser de MÜZİKSEV dostlarına kısmet oldu.

        Diğer Yazılar