Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        30. Uluslararası İzmir Festivali, tüm dünyada tartışmasız sevilen bir tür olan Flamenko müziğin efsanesini ağırladı geçtiğimiz Salı gecesi. Paco Pena Flamencura en zorlu konserlerimizden biriydi.

        Programda Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda yapılacağı belirtilen konser hava muhalefeti nedeniyle son anda Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ne alındı.

        Meteoroloji Pazartesi gecesi başlayacak yağmurun Salı öğleyin kesileceğini bildirdi. Ardından Salı geç saatlere kadar aralıklı yağmur geçişlerinin beklendiğini, rüzgârın şiddetinin de zaman zaman fırtına boyutlarına ulaşacağı açıklaması geldi. Gösteri saatinde büyük bir ihtimal ile yağmur yağmaya bilirdi, ama yağa bilirdi de.

        TEKNİK TALEPLERİ OLUR

        Bu gibi durumlarda sorun ıslanmak değildir. Paco Pena Flamencura gibi bir gösterinin yaklaşık 15 teknik adamı iki, iki buçuk gün çalıştıracak teknik talepleri olur.

        Bu onlarca spot, mikrofon, monitör, hoparlör demektir. Fon perdeleri, ışık filtreleri, adını bilmediğim daha onlarca alet edevat. Yani, Paco Pena, gitarını alıp sahneye çıktığında arkasında uzun, masraflı ve özverili bir çalışma ve usta bir teknik ekip vardır. Yağmur ve şiddetli rüzgâr bu teknik hazırlığı yapmayı engeller.

        Üstelik bilirsiniz, elektrik ve su birbirlerinden hoşlanmaz. Bu durumda çalışanların can güvenliği de tehlikeye girer.

        Stresli uzun saatler, teknik ekibin cansiperane çabası ile her şey hazırlandı ve gösteri başladı. Paco Pena’yı 26 yıl önce yine Uluslararası İzmir Festivali’nde kanlı canlı karşımda görmüş, gitarının üzerinde büyük bir hız ve maharetle hareket eden ellerine çarpılmış, müziğinin tiryakisi olmuştum.

        Doğrusu ya yıllar Pena’dan görüntü olarak bir şeyler almış ama karşılığında sınırsız bir ustalık bahşetmiş. Flamenko, coşkulu, tutkulu, ateşli ama bir o kadar da hüzünlü bir müzik ve tabii dans.

        Ekşi sözlükte bir kullanıcı “Dansı yaşam ve yaşamı müzik olmuş insanların nefeslerini alma biçimine verilen isimdir...” diye tanımlamış Flamenko’yu. Bir başkası “Aşkın ilk hali gibi” demiş. Okuyunca herhalde Angel Munoz Lopez’i dans ederken izlediler diye düşündüm. Lopez, AASSM’nin salonunu dolduran bini aşkın izleyicinin nabızlarını elinde tuttu.

        Muhteşem vücutları, göz okşayan renkli giysileri ve kıvrak ve ateşli danslarıyla seyirciyi büyüleyen kadın dansçılar Maria Del Carmen Arando Rivas ile Maria Del Rosario Delgato Espino’nun haklarını yemek istemem.

        DANSLA AKTARDILAR

        Ancak Lopez, coşkusunu, hüznünü, aşkını, öfkesini dansıyla öyle bir aktardı ki sanıyorum o an sahnedeki ve salondaki herkes için “Duande” anıydı.

        Paco Pena’nın Flamencura’sı için “Flamenko’nun ruhunu ve felsefesini yansıtıyor” tanımlamasının ne denli doğru, büyük usta Pena’nın ne denli mükemmeliyetçi olduğunu izleyince anladık.

        Lopez’in dansıyla tutuşan seyircinin ateşi tekrar sanatçılara bulaştı, bütün gece sesiyle büyüleyen ancak çok parlak bir dans geçmişine de sahip olduğunu öğrendiğimiz şarkıcı Inmaculada Rivero Cinta, arkadaşlarının “Asi se baila!” nidaları eşliğinde tadı damağımızda kalan bir dans gösterisi yaptı.

        *Asi se baila! -Ne dans ama! İşte dans bu! Anlamına geliyor. Grup, dansçıyı bu sözlerle yüreklendiriyor, övüyor.

        Diğer Yazılar