Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Festivallerin belki de çok sık dillendirilmeyen bence çok önemli bir özelliği daha var. Sanatsal üretimin artmasını sağlamak gibi. Pek çok sanatçı ve topluluk festivaller için özel projeler hazırlar. Uluslararası bir festival sahnesi için hazırlanan bu projelerin sanatsal niteliklerinin en üst düzeyde olmaları hedeflenir ve öyle olur. Festivaller her zaman yeni besteler, yeni koreografiler, yeni seslendirmeler için en güzel ortamı sağlar. 30. Uluslararası İzmir Festivali de bu anlamda son derece verimli geçti.

        Örneğin İzmir’in iki köklü müzik eğitim kurumu Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı ve Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Devlet Konservatuvarı olağanüstü bir çaba ve özveriyle oluşturdukları “Bir sahne/One Stage” projesi ile ilk kez aynı sahneyi paylaştı. Ve bu projede beş eserin dünya prömiyeri yapıldı.

        • Festival, İzmir’e kendisi için yazılmış iki önemli eser de kazandırdı. Biri DEÜ Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Doç. Aysim Dolgun Ildız’ın Festival için özel bestelenen “İzmir” adlı bestesi.

        Diğeri ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Uçarsu’nun “İzmir, Güzel İzmir” adlı eseri.

        İzmir’i gerçekten çok güzel yansıtan bu iki eser arasında “İzmir, Güzel İzmir”i kendime daha yakın buldum. Eserin dünya prömiyeri 9. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması’nda yapıldı. Bu anlamlıydı çünkü Uçarsu, ilk iki yarışmanın birincisiydi.

        ÇOK GÜZEL ANLATMIŞ

        Halen Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması Seçici Kurul Üyesi olan Hasan Uçarsu eseriyle ilgili açıklamasında; “Bu eser İzmir Festivali’nin 30. yılı için özel olarak bestelenmiş ve festival ile özdeşleşen ona ev sahipliği yapan güzel İzmir şehrimize sunulmuştur.

        Müzik her ne kadar ilhamını İzmir’in doğal ve kültürel güzelliklerinden, bu güzelliklerin insanda uyandırdığı hoş, asude duygulardan almayı amaçladıysa da bestelenme sürecinde ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılı süreçlerden kaynaklanan hüzünlü bir hava kaçınılmaz olarak müziğe yansımıştır. Bu durum müzikte ikircikli bir ruhsallığı ortaya çıkarmıştır. Kendimizi en huzurlu, rahat hissettiğimiz anlarda bile gizli bir tedirginlikle karışan hüzün peşimizi bırakmaz. Müziğin hemen başında duyulan motif “İzmir, Güzel İzmir!” sözlerinin ritim yapısının müziğe aktarılmasıyla oluşturulmuştur. Bu motto müzik süreçleri boyunca farklı duyarlılıklar içinde karşımıza çıkar, eseri yönlendirir ve bize sürekli İzmir’i, Güzel İzmir’i hatırlatır.”

        Tam da bu açıklamada olduğu gibi müziği dinlemeye başladığınızda İzmir’i hissediyorsunuz. Her notası İzmir kokuyor. Konser sonrasında Sevgili Uçarsu’ya, İzmirli olmadığı halde bu kenti nasıl bu kadar güzel anlatabildiğini bu denli sevebildiğini sorduk.

        Bize İzmir’i sevmeyi hocası Ahmed Adnan Saygun’dan öğrendiğini söyledi. Saygun derslerinde İzmir’i, İzmir sevgisini o denli yoğun anlatırmış ki bu sevgi bir süre sonra Hasan Uçarsu’nun da tutkusu olmuş. Ve bu tutkuyu İzmir’e adadığı eserinde olağanüstü bir şekilde yansıtmayı başarmış. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Şef Serdar Yalçın yönetiminde o gece eseri çok güzel seslendirdi. Dileğim bu eseri yeni sezon repertuvarlarına almaları ve İzmirliler’in tanıyıp sevmesini sağlamaları.

        Diğer Yazılar