Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni konser sezonunu “Aydın Gün Anısına Konser- Türk Bestecilerinden Seçmeler” konseri ile İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde açtım. Yazımı bu kadar geciktirmemin nedeni ise Türk operasının büyük ismi Aydın Gün’ü 30 Kasım’daki ölüm yıl dönümde anma isteği.

        O gece konser sırasında gösterilen görüntülerin dışında kendisini sahnede izleme fırsatım olmadı. Ancak İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürlüğü döneminde, Uluslararası İzmir Festivali etkinliklerini izlemek için geldiğinde tanıma fırsatı buldum. Carl Ebert’in asistanı olan tenor Aydın Gün, Ankara ve İstanbul Operalarının kurucusu. Pek çok eseri sahneye koyan sanatçı yurt dışında İtalya gibi opera temsilleriyle ünlü ülkelerde büyük operalar sahneleyerek başarılar kazanmış. 90 yıllık ömrünü hep sanatla iç içe, bilgi ve tecrübelerini devamlı artırarak ve bunları durmaksızın paylaşarak geçirmiş. Bugün sanatlarında önemli yerlere gelmiş opera sanatçılarımız için örnek olmuş.

        Vefa, günümüzde içi boşaltılmış bir kelime artık. Dolayısıyla sevgiyi ve bağlılığı sürdüren her türlü cabayı kutsal buluyorum. İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin “Aydın Gün Yüz Yaşında” logosuyla başlattığı ve harika bir konserle taçlandırdığı özverili çabayı her türlü övgüye değer buluyorum.

        ÖLÜMSÜZ KATKI

        31 Ekim akşamı, orkestrasıyla, solistiyle dansçısıyla İZDOB Sanatçıları, sıcak bir samimiyet ve doğallıkla sahnedeydiler. Konserin başında solistlerin tümü sahneye gelip, Aydın Gün’e duyulan sevgi ve bağlılığı yansıtan birkaç cümle konuştu, onun Türk operasına yaptığı ölümsüz katkıları vurgulayarak, o gece sadece Türk bestecilerinin eserlerini seslendireceklerini söylediler. Barkovizyonda hazırlanmış kısa bir Aydın Gün belgeseli izledik ve belki de birçoğumuz ilk kez onu şakı söylerken gördük. Bu kısa belgeselden hayli etkilendiğimi söylemeliyim.

        O gece sopranolardan ve dansçılardan biri eksikti. Ancak sahnede olanlar eksikliklerini hissettirmedi. Konseri, tenor Fırat Yalçınkaya A. Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosundan “Yalancı Dünya” aryası ile başlattı. Hemen ardından yine Saygun’un Eski Usulde Kantat’ından “Kapasam da Gözümü” şarkısı geldi. Programda Selman Ada’nın Aşk-ı Memnu ve Ali Baba & 40 operalarından seçilmiş dört, Yalçın Tura ve Turgay Erdener’in iki, Muammer Sun, Cem İdiz, Ali Darmar ve Cemal Reşit Rey’in birer şarkısı vardı.

        HAYRANLIKLA İZLEDİM

        Aytül Büyüksaraç ve Gökhan Koç’u epeydir birlikte sahnede izlememiştim. İkisini de hayranlıkla dinledim o gece. Fırat Yalçınkaya’nın Ali Hoca’nın düzenlemesiyle söylediği Bodrum Türküsü Çökertme’yi ayrı bir yere koymak isterim. Gençliğimiz boyunca söylediğimiz, bizim için çok anlam ifade eden bu türkünün çok sesli hali gerçekten güzeldi. Türkünün ruhuna dokunmadan yapılan düzenleme için Ali Hoca’yı da kutlamak gerek. Efe giysili dansçıya sözüm yok işini iyi yaptı. Ancak gönlüm Yalçınkaya’nın çağlayan sesine, EÜ. Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Halk Oyunları Bölümü’nün efelerinden birinin eşlik etmesini diledi doğrusu. Kısacası 31 Ekim akşamı bir saat süren, ölümsüz bir sanatçıya samimiyetle sunulmuş harika bir müzikal serüven yaşadık.

        Diğer Yazılar