Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aklıma koyduğum bir iş varsa ne yüksek ateş, ne kol ağrısı, ne de fırlamış tansiyon beni durdurabilir. Biraz yavaşlatır yavaşlatmasına ama mutlak o işi yaparım. Son zamanlarda bunun tam tersi geliyor başıma. O gün canım hiçbir iş yapmak istemiyor. Adeta elim kolum kalkmıyor. Son birkaç aydır özellikle hafta sonları bu durum böyle sürüp gidiyor. Bir hafta süresince Cumartesi günü evde yapacağım işleri kurup planlıyorum. Ama gün geldiğinde elim hiçbir işe varmıyor. Bir haftadır kafamda kurguladığım işleri bir bakmışım erteleyivermişim.

        Erteleme işi canımı sıkmaya başladığında ilginç bir yönümü keşfettim. Bu ertelemeler için her zaman güzel bir gerekçe buluyorum. Böylece kendimi rahatlatmış oluyorum. Ben rahatlıyorum rahatlamasına da örneğin çorap çekmecem düzeltilmeden kalıyor. Mutfak dolaplarının içi temizlenmek için bir süre daha bekliyor. Tembellik gerekçelerimin başında Lars geliyor.

        Bu bilge kedi cumartesi gününü ve benim o gün evde olacağımı biliyor ve gününü bana uyarlıyor. Sabah kalktığım andan itibaren peşime takılıyor. Nereye gitsem, ne yapsam yanımda oluyor. Bu bir şeyler yapmanın sınırı var ama. Bu konuda sonsuz sabırlı değil. Kahvaltımı hazırlamama izin veriyor.

        ORTAK OLUYOR

        Kahvaltımı yaparken yanımda oturuyor ve yumurtamın sarısına ortak oluyor. Sonra kalkıp da ev işi yapmaya başlarsam işte kıyamet o zaman kopuyor. Erkek Siyam Kedilerinin o muhteşem bas sesiyle protestolara başlıyor. Bu durumda onunla konuşmaya ve yatıştırmaya çalışıyorum. En çok beş dakika oyalayabiliyorum. Sonrasında havlama sesleri eşliğinde evin içinde önüne geleni devirerek, halıları kilimleri yerlerinden uçurarak koşmaya başlıyor.

        Durum bu hale gelince koltuğuma oturmam, ayaklarım pufa uzatmam ve onu beklemem gerek. Başka bir odayı dağıtmakla meşgulse bile artık her nasılsa oturduğumu anlıyor, gelip kucağıma kuruluyor, bütün o edepsizlikleri yapan o değilmiş gibi başını kalbimin üzerine dayayıp şehla mavi gözleriyle gözlerimin içine bakmaya başlıyor. Kedilerime kızmayı asla başaramadığım için bebek fırçası ile tüylerini fırçalayıp onu ödüllendiriyorum. Lars’ın bu alışkanlığı iş yapmak istemediğim zamanlarda tam anlamıyla bir tembellik gerekçesi oluşturuyor.

        Onunla kucak kucağa birkaç saat oturuyoruz. Bu sırada kitap veya gazete okumama izin yok, ancak televizyon seyredebilirim.

        Çünkü birlikte okuyamıyoruz ama birlikte televizyon izleyebiliyoruz. Digitürk’ün geçen pazartesi günü başlayan 007 James Bond kanalı ortak izlememiz için ideal mesela. James Bond filmlerinde o kadar çok hareket var ki Lars izlerken epey eğleniyor. Bu kanaldan önce Kek Savaşlarını, Tatlı Yarış’ı izliyorduk.

        SIKINTISINI YOK EDER

        Son birkaç haftadır Pazartesi sabahları ofise geldiğimde Kemençe de beni çalıştırmamak için yoğun gayret gösteriyor. Cumartesi Pazar günleri yalnız kaldığı için beni özlüyor diye düşünüyorum ama daha küçükken daha kısa sürelerde özlem giderirdik. Şimdi neredeyse bir günü buluyor.

        Ama her şeye rağmen, insanın üzüntüsünü ve sıkıntısını yok eden bu iki tembellik gerekçemi çok seviyorum. Kedisi olmayanlara da birer gerekçe edinmelerini öneriyorum.

        Diğer Yazılar