Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cevher-i Musiki Türk Musikisi Tarihi Araştırma ve Uygulama Topluluğu, 4 Nisan 2017 Salı gecesi MÜZİKSEV Salonunda tarihi bir konser verdi. “Albert Bobowski’den Ali Ufkî’ye Türk Musikisinin Yazılı İlk Derlemeleri” başlıklı konserde Ali Ufkî Bey’in kayda aldığı eserlerden yedisi yazıldıkları dönemin çalgılarıyla ve tekniği ile seslendirildi. Mart ayı sonunda birinci yılını dolduran İzmir Araştırmaları Derneği’nin etkinliği musiki tarihimizin unutulmuş sayfalarını gün ışığına çıkarması açısından da çok önemliydi.

        Konser öncesinde Türk Musikisinin profesör unvanlı ilk eğitimcisi ve sanatçısı olan Prof. Dr. Hakan Cevher Ali Ufkî Bey’i tanıttı. Polonyalı soylu bir aileden gelen ancak küçük yaşta Tatarlar’a esir olan ve Osmanlı Sarayına hediye edilen Albert Bobowski’nin devşirme olarak yetiştirildiğini, 14 dil bilen pek çok alanda eğitim gören bu arada musiki ile de ilgilenen Bobowski’nin Enderun’da nasıl Ali Ufkî Bey’e dönüştüğünü aktardı.

        KENDİ ÖZEL YÖNTEMİ

        Türk Musikisinin meşk esasına göre sadece hafızaya alınarak öğretilip öğrenildiği, notanın bilinmediği dönemde yani 1600’lü yılların ikinci yarısında tam bir Rönesans Adamı olarak yetişen Ali Ufkî hafızasına aldığı eserleri kendi özel yöntemi ile kaydetmeye başlıyor. O’nun sayesinde 22 makamda 544 eser günümüze kadar geliyor. Ali Ufkî’nin halen British Library’de bulunan bu eseri Prof. Dr. Hakan Cevher tarafından Türkçe’ ye çevriliyor ve eserler tek tek musikimize yeniden kazandırılıyor. İşte MÜZİKSEV’deki tarihi konserde bu eserlerden yedisi seslendirildi.

        Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Müdürü, İzmir Araştırmaları Derneği ikinci Başkanı Prof. Dr. Hakan Cevher konser öncesinde Cevher-i Musiki Türk Musikisi Tarihi Araştırma ve Uygulama Topluluğu’nu oluşturan Hakan Cevher (şehrud), Kâşif Demiröz (ney), Mehmet Yalgın (kemençe), Sami Büyüköztekir (tanbur), Ergün Karadağ (kanun)ve Serkan Çelik’in (bendir- kudüm) çalgılarını on yedinci yüzyıldaki tekniklerle çaldıklarını belirtti. Hiçbir elektronik cihazın kullanılmadığı konserin bu bilgiler ışığında dinlenip değerlendirilmesi gerektiğini de hatırlattı. Topluluğun hanendesi Tolga Meriç de seslendirdiği dört şarkıyı mikrofonsuz söyledi.

        HİÇ KİMSEYE YETMEDİ

        Nikriz kemençe taksimi ve Nikriz peşrev ile başlayan konser o kadar o denli yalın, her türlü süslemeden uzak, o kadar güzeldi ki bir saat salonu dolduran hiç kimseye yetmedi. Tolga Meriç, doğal yumuşacık sesiyle söylediği üç murabbanın ardından Türk musikisinin bilinen ilk uzun havasını da seslendirdi. Damağımızda unutulmaz bir tat bırakan konser yine on yedinci yüzyıldan hayli coşkulu bir mehter marşı ile Ceng-i Harbi ile bitti. Bu eserde gruba Onurcan Kaya da dap ve zilli def ile katıldı.

        Türk musikisinin bu çok değerli hazinesine yedi eserle bile olsa şahit olmak gerçekten çok etkileyici idi. Akustik konserleri, icracı ve dinleyen arasında elektronik bir aracı olmadığı için her zaman daha çok sevmişimdir. Ancak geçtiğimiz Salı akşamı bize yüz yıllar öncesinden seslenen eserleri dinlemenin tadı bir başka idi. Henüz programı bilmiyorum ama Cevher-i Müzik Topluluğu Mayıs 2017 Pazartesi akşamı İzmir Araştırmaları Derneği’nin yeni bir etkinliğinde MÜZİKSEV’de olacak.

        Diğer Yazılar