Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Oldum olası uykuyla aram yoktur. Gece kaçta yatarsam yatayım sabah 5.30’da kalkarım. Kafamdaki çalar saat aksamadan işlediğinden olsa gerek uyandırılma ihtiyacı da duymam.

        Çocukluk dönemimizde uzun yaz günlerinde öğle uykusuna yatmak zorunluydu. Yemekten sonra iki saat boyunca odamıza çekilirdik. Kardeşlerim uyurken, babamın Hayat Mecmuası koleksiyonuna dalardım. Odamızdaki eski dolapta duran kalın ciltler halindeki bu koleksiyon önümde sınırsız kapılar açardı. Kraliçe Süreyya’nın trajik kaderi, Sadun Boro’nun fantastik gezi maceraları, İngiltere kraliyet ailesinin skandalları, gözde Hollywood yıldızlarının yeni filmleri, aşkları, mücevherleri, Grace Kelly’nin masalsı evliliği, sıkıcı uyku saatlerini hayaller âleminde geçirmemi sağlardı.

        Yaşıma göre gereksiz de sayılsa bu öğle okumaları çiçek ve bahçe bakımı, pratik ev ve mutfak bilgileri, çocuk eğitimi, kolay dikiş nakış, evcil hayvanlar, o dönemin söyleyişiyle adabı muaşeret kuralları, kitaplar, plaklar, moda gibi pek çok konuda bilgi biriktirmemi sağladı. En küçük kardeşim Adnan okumayı çok küçük yaşta söktü ve sıkı bir “Hayranlar Ansiklopedisi” hayranı olarak öğle okumalarıma katıldı. Böylece evin iki uslu kızı güzellik uykusundayken biz iki haşarı velet kendimizi okumaya adardık. Bu iki saat ikimizin de sessiz ve sakin durduğu tek zaman aralığıydı. Ve sanırım annem uyumadığımızı biliyordu ama okuduğumuz için bilmezden geliyordu.

        Yaptığım iş öylesine keyifliydi ki uykuyu daha güzel bir şeyle değiştirmek fikri benliğime o günlerde yerleşti. Ama işte gelin görün ki İzmir sıcaktan kavrulurken ve bahçemizdeki tüm kedişler ağaç ve çalı diplerine serilmiş yatıyorken başım yastığımı arıyor. Gidip yanlarına kıvrılasım geliyor. Gerçi bu uyku arayışında sıcak yüzünden yükselen tansiyonumun ve öğle yemeğindeki cacığın etkisini de göz ardı etmemek gerek. Ama işte tam da göz kapaklarım ağırlaşırken eski alışkanlığım devreye giriyor ve uykudan daha güzel ve keyifli bir iş yapmak üzere bilgisayarımın başına geçiyorum. Biraz uykulu da olsa ortaya bu yazı çıkıyor.

        Ve bu arada benim güzel prensesim Kemençe, sırtını ekranıma dayamış bacaklarından birini masadan sarkıtmış, başını iki patisinin arasına almış, küçük horultularla mışıl mışıl uyuyor. Bu uyku o kadar rahat, huzurlu ve güzel ki. Uykuyla hiç aram yok diyenleri bile kolayca baştan çıkarıp, uykunun kollarına teslim edebilir.

        Son söz: Eğer uykusuzluk gibi bir derdiniz varsa, bir kedi ile uyuyun.

        Diğer Yazılar