Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Martha Graham, yani modern dansla 14 Temmuz 1990’da Efes Antik Tiyatro’da tanıştım. 4. Uluslararası İzmir Festivali’nin başından beri her etkinliği izliyordum ve o gece Efes’e gelirken bildiğim sadece çok özel bir dans gösterisinin bizi beklediğiydi.

        Martha Graham 96 altı yaşında hala topluluğunun sanat yönetmeniydi ancak yaşı nedeniyle İzmir’e gelememişti.

        Baleyi tutkuyla seven biri olarak dansın efsanesi kabul edilen Graham ile tanışamamaktan üzüntü duyduğumu hatırlıyorum. Çünkü çok sık olmayan bir şans yakalamış yazı işlerinden Martha Graham ile konuşabilirsem röportajın yayınlanacağı sözünü almıştım.

        RÜZGARLI BİR GECE

        Efes’in rüzgârlı gecelerinden biriydi. Görevliler dekor panolarını yerinde tutmakta zorlanıyordu. O rüzgârlı gecede dans adına daha önce gördüğüm her şey yerini o an için isimlendiremediğim bir duyguya bıraktı. İnsan vücudunun kendini ifadedeki yetkinliği, Graham’ın sanki dansçıyı saydamlaştıran, içindeki bütün duyguların birebir yaşıyormuş gibi algılanmasını sağlayan muhteşem koreografileri, dansı ve dansçıları beynimde, kalbimde bambaşka bir yere taşımama neden oldu.

        1926 yılında Martha Graham Dance Company’i henüz 32 yaşındayken kuran Graham, dansçı ve koreograf olarak anılsa da disiplinlerarası sanat çalışmaları yapan ilk öncülerden biriydi.

        Onun enstrümanı insan vücuduydu ve bu enstrümanı, pek çok sanattan beslenen büyük bir ustalıkla kullanıyordu.

        GÜCÜNE ŞAHİT OLDUK

        24 yıl sonra 28. Uluslararası İzmir Festivali’nde MGDC’yi tekrar ağırlarken, gösteriden bir gün önce yaptığımız basın toplantısında Martha Graham’ın kadınlarının farkını tekrar algılama fırsatı buldum. Günümüzde Topluluğun sanat yönetmenliğini üstlenen Janet Eilber, Graham ile birlikte çalışma fırsatı bulmuş, onun kendisi için yazdığı koreografilerde oynamış, günümüzün önemli isimlerinden biri. Eilber, bir soru üzerine Graham’in kendisi üzerindeki en büyük etkisinin neyi nasıl yapacağını göstermekten çok, içine bakmasını, aslında kim ve ne olduğunu görmesini sağlaması olduğunu söyledi.

        Ertesi gece Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’ndaki gösteride (özellikle Errand ve The Rite of Spring) Graham’ın baş kadın karakterlerinin gücüne şahit olduk.

        1991 yılında 97 yaşında bu dünyadan göçen (ölen diyemiyorum zira o gece sahnedeki dansçıların tümü birer Martha Graham’di) sanatçı, bu dünyada iz bırakmanın, sanat yoluyla toplumu değiştirmenin ne demek olduğunun kanıtıydı.

        Kartvizitlerinde “sanatçı” unvanı taşıyanlara örnek olması dileğiyle...

        Diğer Yazılar