Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şu günlerde tembellik hakkımı kullanıyorum. Tembelliğin tam zamanı aslında. 3 Eylül’deki “Silk Road Ensemble&Yo Yo Ma” konserine kadar festivale ara verdik. Sevgili iş arkadaşım Onur izne çıktı. Ve sanırım bugün itibariyle Vakıf da bir aylık tatile girecek.

        MÜZİKSEV, bayramın ilk iki günü dışında açık. Dolayısıyla biz de iş başındayız. Yazının başında tembellik hakkımı kullanıyorum dedim ama gördüğünüz gibi -dozunu biraz azaltarak- çalışmaya devam ediyorum.

        MÜZİKSEV’in rutin işlerinin dışında yapacak pek fazla iş olmaması hem iyi hem kötü. İyi tarafı biraz dinlenme fırsatı buluyorum. Kötü tarafı ise can sıkıntısı. Sıkıntıdan kurtulmak için, sağı solu düzeltmek gibi, başıma iş açıyorum, bu kez de sıcak ve yorgunluktan çarpılıyorum. Ve sonuçta mecburen tembellik hakkımı kullanıyorum. Bu hakkı kullanırken de okuyor ve yazıyorum. Bir yandan da Ağustos ortasında çıkmayı planladığım on günlük tatilin hayalini kuruyorum.

        SESSİZ TATİL

        Bir ay kesintisiz tatil pek bana göre değil. Yarısına gelmeden sıkılıyorum.

        Bu nedenle tatilimi ikiye hatta üçe bölerek kullanmak daha iyi geliyor.

        Son birkaç yıldır denizanaları yüzünden Burgazada tatillerimi Aralık ayı sonuna kaydırmıştım. Adada yeni yılı karşılamak, denizanalarıyla birlikte yüzmekten daha romantik oluyor. Kaldı ki Ege ve Akdeniz’in mavisine alışmış biri için Marmara suyu pek de çekici değil. Neyse.

        Bu yıl on günlük tatilimi “sessizlik” içinde geçirmeyi seçtim. Bir anlamda eskiye dönüyorum. Çok uzun yıllar önce tatillerimi geçirdiğim, bol oksijenin ve soğuk suların beldesi Ayvacık’a yollanıyorum.

        “Kalabalıktan ve kabalıktan uzak” bir tatil için kardeşimle birlikte Assos Bektaş Köyü Sivrice Koyu’na konuşlanmaya gidiyorum.

        Tatil planları yaparken gün boyu bangır bangır müziğin çalınmadığı, çoluk çocuğun kontrolsüzce avaz ciyak sabahtan akşama koşturmadığı, kalabalıktan uzak bir yerler arıyorduk ve bizi çeken “Kalabalıktan ve kabalıktan uzak” tanımlaması oldu. Kabalık artık her gün her yerde rastladığımız ve korkarım artık kanıksadığımız bir durum.

        O nedenle on günü kabalıktan uzak geçirmek ödül gibi gelecek.

        Gün boyu, çalışırken bile müzik dinleyen birinin niçin müziğin olmadığı bir yer aradığını düşünebilirsiniz. Bunun en basit cevabı, kendi müziğimi götürmek için.

        Kulaklıklarımı takıp sadece kendi istediğimi dinleyebileceğim bir yer. Hayali bile güzel.

        Ve günü gelip gideceğim yere vardığımda daha ne gibi güzellikler var, paylaşmak isterim.

        Diğer Yazılar