Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞKANLIĞINI Sinan Ülgen’in yaptığı Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Türkiye’nin tartışmasız en prestijli düşünce kuruluşlarından biri. Yurtdışında da ciddi bir itibar sahibi. Bu itibar sayesinde on yıldır düzenlediği yuvarlak masa toplantılarına siyaset, iş dünyası, üniversite ve düşünce kuruluşlarından dünyanın kalburüstü isimleri katılıyorlar

        Bu yılki toplantının temaları da kapsamlı: Dünyadaki krizlerin yönetiminin nasıl olması gerektiği, teknolojinin gerek devletler gerekse bireyler ve toplumlar açısından yarattığı değişimi niteliği ve bu bağlamda demokrasinin geleceği mercek altına alınıyor. Türkiye’nin yeni güvenlik politikaları ve AB’nin ekonomik-siyasal sorunlarının nasıl aşılacağı da tartışma konuları arasında.

        Dün yapılan Ortadoğu ile ilgili panelde genellikle tatsız bir gelecek eskizi çizildi. Ama durumun gerçekçi bir değerlendirmesi de ortaya çıktı. Bölgenin bugünkü baş sorunu siyasal düzenlerin, kurumsal olarak çökmesidir. Bunun yarattığı düzensizlik ortamında paranın bolluğu ve ideolojik kavgayla/jeopolitik rekabetin sertliği müthiş bir şiddet dalgasının etrafı kavurmasına yol açıyor.

        Yıkılan yalnızca bölgesel siyasal düzen de değil. Bir bakıma, konuşmacılardan birisinin söylediği gibi, bölgeyle ilgili bildiğimiz coğrafi tanımları da terk etmemizi gerektiren derinlikte bir krizin ortasındayız. Doğu Afrika kıyılarından “Mümbit hilal”e kadar uzanan bir bölgede sınırlar anlamlarını yitirmiş durumda. Bunun sonucunda bir yandan Irak ve Suriye’de yaşanan iç savaşların yollara döktüğü milyonlarca mülteci, diğer yandan da kuraklık, nüfus baskısı, devletsizliğin getirdiği şiddet ortamından kaçanlar komşuları ve Avrupa açısından bir güvenlik meselesi haline de gelmiş durumda.

        Klasik Ortadoğu’ya damgasını vuran büyük düzensizliğin arkasında sadece bölgenin dinamikleriyle açıklanamayacak gelişmeler de var. Bunlar karanlık odalarda yapılan büyük ve mendebur planlardan çok dünya sisteminin yeni gerçeklerini yansıtan olgular. Dünya sistemi hem küresel ekonomik kriz hem de ABD’nin Irak savaşında çuvallaması nedeniyle eskiden olduğu gibi düzen kuramıyor. Hatta kurulu düzeni kurallarına göre işletmeyi beceremiyor.

        Bush’un enkazını kaldırmak zorunda kalan Obama ülkesini Ortadoğu’dan çekmişti. ABD, Irak’tan kurulmakta olan rejimin kurumlarını denetleyecek ve güvenliği sağlayacak hiçbir güç bırakmadan çekilince ortaya büyük bir boşluk çıkmıştı. Bugün bile, yani İD’ye karşı harekete geçtiğinde stratejisinin ne olduğu soruluyorsa bunun sebebi bölgeye dönmekteki isteksizliği.

        Dünyadaki diğer güçlerden Rusya ancak olumsuz hamlelerle kendisini öne çıkarıyor, enerji ihtiyacının yüzde 75’ini Ortadoğu’dan sağlayan Asya’da Çin dahil düzen kurmayı becerebilecek güç yok. Avrupa zaten kaale bile alınamayacak kadar bölünmüş ve zayıf. Bölgesel güçler de üç koalisyonda (İran-Irak-Suriye-Hizbullah; Suudi Arabistan-Birleşik Arap emirlikleri-Bahreyn-Mısır; Türkiye-Katar- Müslüman Kardeşler) kümeleniyorlar. Birbirlerine kök söktürmeye iman ettiklerinden düzensizlik ortamını körükleyip şiddetin önünü açıyorlar.

        Genel düzensizlik ortamında toplumların düzen arayışına da cevap verme iddiasıyla İD gibi devlet dışı gruplar ve örgütler öne çıkıyor. Ellerindeki silahlarla devletleri tehdit ederek, birbirleriyle savaşarak gelecek üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Devletlerin ayakta kalması ve düzen meselesi ön plana çıktığı içindir ki, Kürtlerin Irak’ta ve şimdi de Suriye’de kendilerini yönetme becerileri uluslararası sistemin dikkatini çekiyor, desteğini alıyor.

        Bu durumda gelecekle ilgili ilk soru, ayakta kalan devletlerin, özellikle Suudi Arabistan ve İran’ın bir mutabakat arayışına girip girmeyecekleri oluyor. Bunun cevabını da petrol fiyatlarının seyri verebilir. Aksi halde bölge bugünkü cehennemi daha uzun süre yaşamaya mahkûm gibi.

        Diğer Yazılar