Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SALI günkü Kongre seçimlerinde ağır bir dayak yiyen Başkan Obama’nın basın toplantısından gelen fotoğraflarda mücadeleyi bırakacak birinin görüntüsüyle karşılaşmıyorsunuz. Obama kendisini daha önce de benzer çukurlarda bulmuştu. 2008 seçim kampanyasında yardımcılarının “Artık her şey bitti” dediği anda, aslında zafere yaklaştıklarını söyleyen ve gerçekten de dediği çıkan oydu.

        Bu kez de Cumhuriyetçilerin seçim zaferini kabul ettikten sonra gerekirse Kongre’nin üzerinden aşarak, elindeki yürütme yetkilerini kullanarak önemli gördüğü göç, çevre gibi konularda bildiğini okuyacağını ima etti. Bunları yapabilir. Ama iddiasını gerçekleştirme şansının ne kadar yüksek olduğu kuşkulu. Gerçi seçimlerin sayısal analizi Cumhuriyetçilerin zaferinin onların iddia ettiği gibi büyük bir devrimci dalgaya tekabül ettiğini göstermiyor.

        Ama gene de Senato’nun kazanılması, Temsilciler Meclisi’nde sandalye sayısının yükselmesi ve Amerikan siyasetinin asıl yaratıcı olabildiği eyaletlerin valilik seçimlerinde Cumhuriyetçilerin başarısı kayda değer. Kayda değer ancak ne kadar kalıcı olacağı sorgulamaya açık. Zira Amerikan seçmeninin seçmekten çok cezalandırmak odaklı bir davranışı benimsediği, Washington’un duyarsızlığına, siyasi kilitlenmeye verdiği tepkiyi bu şekilde gösterdiği anlaşılıyor. Dolayısıyla bir sonraki seçimde bu kez de Demokratların öfkeyi taşıyan parti olması işten değil.

        Cumhuriyetçilerin kazandıkları zafer Amerikan siyasetinde kalıcı, istikrarlı yeni bir siyasi koalisyonun kurulabilmiş olduğunu göstermiyor. Tersine kutuplaşmanın süreceği, seçmenin aklından çok öfkesiyle hareket etmeyi sürdüreceği anlaşılıyor.

        Seçimler hayli düşük katılımla gerçekleşti. Obama’nın iki kez başkan seçilmesini sağlayan koalisyonun en dinamik unsuru 2000’li yılların nesli yani kentli gençler sandığa gitmedi. Genelde demokratlara oy veren, yalnız yaşayan kadınlar desteklerini bir miktar çekmişler. Ama düşük katılım Demokratların yenilgisini açıklayan yegâne unsur olamaz.

        Oy veren beyaz erkeklerin yüzde 64’ü Cumhuriyetçilere oy vermiş. Bu demografik grup Amerikan toplumunda kendisini en fazla tehdit altında hisseden grup. Kadınların yükselişinden, ekonomik alanda beyaz olmayanların artan rekabetinden, ülkenin tartışmasız sahibi olmaktan giderek güçsüz hatta yer yer azınlık konumuna düşmekten müthiş rahatsızlar.

        Siyasi tercihlerinde statülerindeki düşüşe duydukları tepkinin büyük payı var. Koyu renkli Amerikalılardan, göçmenlerden hoşlanmıyorlar. Cumhuriyetçi Parti’nin sağ popülist kanadını ele geçiren Çay Partisi’nin tabanında da bu, 45 yaşını geçmiş beyaz erkekler ezici ağırlığa sahip.

        Asıl çözülmesi gereken bilmece Obama’nın neden bu denli itici bir şahsiyet haline geldiği. Cumhuriyetçilerin kara propagandası bunu ancak bir derecede açıklayabiliyor. Sonuçta daha önce de yazdığım gibi ekonomi büyüyor, işsizlik azalıyor, milyonlarca Amerikan vatandaşı nihayet sağlık sigortasına sahip, Amerikan şirketleri yatırım yapmaya başladı ve çevre teknolojileri konusunda da hayli mesafe kaydedildi.

        Obama’nın, partisi açısından bir koz olmaktan çıkıp bir pranga haline gelmesinde bir neden, dış politikasındaki etkisizliği. Daha doğrusu kamuoyunun ABD’nin güçsüz görünmesinden duyduğu rahatsızlık. Kamuoyu hem dünyadaki belalara bulaşmak istemiyor hem de ABD’nin en güçlü devlet imajının bozulmasından rahatsız. Obama’nın dış politika ekibinin basiretsizliği ve beceriksizliği de bu rahatsızlığı derinleştirdi.

        Dünya açısından ABD dış politikasında dikkat edilecek en önemli gelişme kanımca İran ile yapılan nükleer müzakereler olacaktır. Bu müzakerelerin sertlik yanlılarının da baskısıyla çökmesi Ortadoğu ve dünya açısından hiç de hayırlı bir gelişme olmayacaktır.

        Diğer Yazılar