Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Vazo artık kırıldı. Başbakan David Cameron bir seçim oyunu olarak kampanyasında önerdiği ve gerçekleşmeyeceğini hesap ettiği kumarı kaybetti. Birleşik Krallık halklarından ikisi, Galler bölgesindekiler ve İngilizler ve onların da genelde 49 yaş üzerinde olanları, Birleşik Krallık’ın AB’den çıkması yönünde oy verdi. AB’den bahar aylarında aldığı tavizler sayesinde kendinden çok emin şekilde referanduma giden Cameron ve ona dişlerini gıcırdatarak da olsa kredi açan diğer AB üyeleri, şimdi dünyayı şoka sokan sonucun artçı dalgalarıyla uğraşmak zorunda.

        Öncelikle bu oylama sonucunda tercihlerini AB içinde kalma yönünde kullanan İskoçların ve Kuzey İrlandalıların Birleşik Krallık’tan ayrılma dinamikleri işlemeye başlayacaktır. Bu iki bölgenin İngiltere’den ayrılmalarının etkileri de küçümsenmeyecek boyutlarda olacaktır.

        Referandumda AB’de kalınmasını isteyenlerin uyarılarında belirttikleri gibi, İngiliz parası ve borsaları ciddi bir baskı altına girdi. İngiltere’nin bu işten ekonomik refahı açısından zararlı çıkacağını söyleyenler haklı çıkacaktır. İngiltere ile milli gelirinin yüzde 12’si oranında ticaret ilişkisi olan İrlanda Cumhuriyeti de bu ekonomik refah düşüşünden payını alacaktır. İngiltere, Brexit’i savunanların söylediğinin aksine dünya üzerindeki etkisinin azaldığını da görecektir.

        Dünyanın en önemli finans merkezlerinden Londra şehrinin bu konumunu koruması da zorlaşacaktır. Genelde Brexit lehinde oy kullanan işçi sınıfı, daha zor ekonomik koşullar ve daha zayıf bir sosyal koruma sisteminin sonuçlarından olumsuz etkilenecektir. Belki hepsinden önemlisi, göçmenlerin varlığının yarattığı olumsuz duygusallığın ırkçı, yerelci siyasilerce rahatlıkla kullanılabileceği ortaya çıkmıştır. AB’nin temsil ettiği ya da korumaya çalıştığı değerler ve dünyanın genel gidişatı açısından bu, ürkütücü sayılması gereken bir durumdur.

        Brexit, Avrupa Birliği’ni kendisini yeniden kurgulamaya zorlayacak büyük bir şok dalgasını başlatabilirdi. Ne var ki AB’nin merkez partileri, bu referandumda kendini gösteren alttan gelen popülist dalga karşısında bir hayli zayıflar. İlk aşamada Avrupa’da daha derin bir entegrasyonun önü kesilmiştir. Daha kötüsü, kıta Avrupa’sındaki ırkçı, yabancı düşmanı ve AB karşıtı partilerin kendilerine güveni arttı. Referandum salgınının önünün alınamaması durumunda, ayrılma yönünde zincirleme reaksiyon başlaması ihtimali çok da zayıf değil. AB’nin şu andaki birinci önceliği bu gelişmenin önünü kesmek olacaktır.

        Kısacası Brexit’in tüm etkilerinin görülmesi zaman alacaktır. Ayrılma sürecinin nasıl yönetileceği, yalnızca İngiltere ve AB’nin dünyadaki ekonomik ve stratejik konumlarının belirlenmesi açısından değil, Atlantik İttifakı’nın geleceği açısından da büyük önem taşıyacaktır.

        Diğer Yazılar