Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir sinemasının dönemine göre dev sayılacak ekranında, ilk dakikaların müzik eşliğindeki karanlığı geçtikten sonra siyah dikilitaş belirecekti. Bunun varlığıyla hayatları altüst olacak, insanın maymun ataları ise bir kavgaya tutuşacaklardı. Elindeki kemikle iskeletleri parçalayıp hasmını da öldüren, güçlü olduğu için artık başı çeken maymun/insan ürkütücü yüzüyle elindeki kemiği havaya attığında ve bir sonraki karede kemik uzayın sessizliğinde giden bir uzay gemisine dönüştüğünde salondan bir uğultu yükselmişti diye hatırlıyorum.

        Film, tüm zamanların en önemli filmlerinden 2001: Uzay Yolu Macerası (https:// www.youtube.com/watch?v=XHjIqQBsPjk) idi. Daha önce Spartaküs ve Dr. Strangelove filmleriyle ünlenmiş dâhi yönetmen Stanley Kubrick’in her türlü yoruma açık, kimilerine göre dinsel imgelerle dolu, kimilerine göre felsefi temalar ve mesajlar içeren 1968 yapımı filmiydi. Filmin Arthur C. Clarke’ın aynı adlı romanından uyarlandığı sanılır, ancak Kubrick, Clarke’ın bir hikâyesinden yola çıkmış, iki kafadar tamamen stüdyoda çekilen filmin senaryosunu konuşarak, tartışarak, müzakere ederek oluşturmuş, roman ondan sonra ortaya çıkmıştı. Kubrick filme özgün müzik de yaptırmış, ancak sonunda Richard Strauss’un, “Böyle Buyurdu Zerdüşt”ü ile Johann Strauss’un “Mavi Tuna”sını kullanarak filmin 4 bölümündeki mesajları tamamlar.

        Film hakkında derinlikli bir yazı yazan Buğra Şendündar’ın hatırlattığı gibi, 1968 yılında film vizyona girdiğinde izleyiciyi fena halde çarpmıştır. Gelecekle ilgili projeksiyonları kadar, özellikle dev bilgisayar Hall’ün kendisinden isteneni değil, kendi istediklerini yapacak zekâya sahip olmasının yarattığı dehşet duygusuyla bunu başarmıştı. Ne olduğu asla tam anlaşılmayan siyah dikilitaşın gizemi için yıllar boyunca filme dinsel imgelerden felsefi mesajlara kadar binlerce yorum atfedilmişti. Kubrick de zaten, “İsteyen istediği gibi anlar ve yorumlar” diyerek topu ortaya atmış ve köşesine çekilmişti.

        KIRILMA YILI

        Film geleceği de isabetli şekilde öngörebilmişti. Bu özelliği, kült bir film olmasında ve aradan geçen 49 yılın sonunda hâlâ aşılamamış bir eşiği temsil etmesinde bir rol oynamıştı. Şendündar’a göre, “tasarımlarda fütüristik anlayış yerine, bilimsel temellere dayanan bir gerçekçilik benimsenmiş. Yapımın çekildiği 1968 senesinde, henüz Ay’a gidilmemiş, Uluslararası Uzay İstasyonu kurulmamış; günümüz uçaklarında olan kabin içi eğlence sistemi ve Skype benzeri görüntülü konuşma teknolojisi icat edilmemişti. Yapımdaki teknolojik öngörülerin çoğunun günümüzde gerçekleşmiş olduğu görülüyor. Uçakların koltuklarında olan LCD ekranlar, filmdeki tarifeli uzay mekiğinde mevcut. Yine görüntülü iletişim olanağı da filmde karşımı- za çıkan bir diğer teknoloji öngörüsü”

        2001 yılı, herhalde 21. yüzyılın ilk yılı diye seçilmişti. Ancak tarihin akışı, 2001’i filmin tasavvurundan da öte önemli bir yıl yaptı. 11 Eylül 2001 tarihinde El Kaide’nin ABD’nin ekonomik, siyasi ve askeri simge binalarına karşı düzenlediği saldırıların dünya tarihinde, en azından uluslararası sistemin işleyişinde bir kırılma noktasına yol açacağını herhalde kimse beklemiyordu.

        Bu saldırıların ardından Bush yönetiminde etkili olan yeni muhafazakârların verdiği kararlar, bugünden geriye baktığımızda Amerikan hegemonyasının meşruiyetine ağır bir darbe vurdu. ABD, Afganistan’da bugün bile savaşı bitiremezken, Irak Savaşı hedeflediklerinden çok farklı sonuçlara, örneğin İran’ın bölgesel bir güç olarak yükselmesine yol açtı. Arap devletlerinin bölgesel sistemi sarsıldı ve bu sistemdeki hemen tümü meşruiyetlerini bir ölçüde yitirmiş rejimlere yönelik toplumsal tepkiler de sonunda Arap Baharı’na varacak şekilde kabarmaya başladı.

        2001 Türkiye açısından da önemli bir kırılma yılıydı. O yılın şubat ayındaki MGK toplantısında yaşanan bir tatsızlık, önce ekonomik, ardından da sonu bugünkü köklü rejim değişikliğine kadar gidecek siyasi çöküntünün önünü açmıştı. Mirgün Cabas’ın kitabının başlığında denildiği gibi, “2001: Eski Türkiye’nin Son Yılı” idi.

        Okurların bayramını kutlarım.

        Diğer Yazılar