Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNSAN aslında merak ediyor. Yüz milyonlarca dolarlık serveti olan, önündeki siyasetçileri titretebilen, dünyanın en büyük şirketlerinin birisinin üst yöneticisi olarak dünyada önünde açılmadık kapı pek bulunmayan birisi, “Moronun teki” diye tanımladığı birisinin bakanı olmayı nasıl kabul ya da neden kabul eder? Hadi kabul etmesinde eşinin ısrarı, ülkesine hizmet etme arzusu rol oynamıştır. Gene de sizi sürekli küçük düşüren, son zamanlarda görüşme imkânı bile bulamadığınız, en temel konularda fikir ayrılığı içinde olduğunuz birisinin emrinde çalışmayı üstelik de her an kovulma tehdidi altında olduğunuzu bilerek nasıl sürdürürdünüz?

        “Hizmet aşkı ve bakanlığının bekası” diye cevap vermek de anlamlı değil, zira Rex Tillerson başına geçtiği Dışişleri Bakanlığı’nın prestijini yükseltmek, bütçesini artırmak, etkisini daha güçlü şekilde hissettirmek bir yana, fena halde budadı. Bütçesini hunharca kesti. En üst görevlere kimseleri atamadı. Bakanlığında çalışanlarla işbirliği yapmak, bilgi ve birikimlerinden yararlanmak için de hiçbir şey yapmadı. Halen ABD’nin 45 ülkede, ki bunların arasında Türkiye ve Suudi Arabistan gibileri de bulunuyor, büyükelçisi yok.

        Petrol devi Exxon Mobil’in başındayken, bu şirketin çeşitli ülkelerde dağıttığı rüşvetlerin açığa çıkmasına ve şirkete ceza kesilmesine yol açacak bir kanun maddesini son anda değiştirmeyi başarmıştı. Obama yönetiminin Kırım’ın ilhakından sonra Rusya’ya karşı uyguladığı ambargoya karşı çıkmış, şirketinin Rusya’daki petrol aramalarını kesmek istememiş ve sonunda Dışişleri Bakanlığı’nın itirazlarına rağmen Hazine Bakanlığı sayesinde Exxon Mobil işlerine bir süre daha devam edebilmişti.

        Rusya’ya bu denli müzahir olan bir şirketin, bu siyaseti can-ı gönülden uygulayan başkanının Rusya konusunda Başkan Trump ile anlaşmazlığa düştüğü için kovulması da hayatın cilvelerinden birisiydi. Britanya’da eski bir Rus ajanı olan Sergey Skripal ve kızını zehirlenmesi olayında İngiliz ve Amerikan istihbaratları işin içinde Rusya’nın olduğu sonucuna varmış, Başbakan May bir ültimatom vererek Moskova’dan bir açıklama beklediğini söylemişti.

        Başkan Trump, asla ve hiçbir koşulda Rusya hakkında suçlayıcı bir söz söylememe politikasına uygun olarak hadise hakkında kayıtsız kalır ya da en fazla “Bakalım doğruysa düşünürüz” tavrını benimserken Tillerson bir hayli ağır sözlerle tutumunu açık etmişti. Amerikan Dışişleri Bakanı, Britanya hükümetinin Rusya’yı suçlu bulan değerlendirmesine mutlak surette güveniyordu. Tillerson’a göre, Rusya dünyaya istikrarsızlık getiren sorumsuz bir güç olmaya devam ediyordu. Yaptıklarıyla başka ülkelerin egemenliğini ve onların vatandaşlarının güvenliğini hiçe saydığını gösteriyordu.

        KAYGI VERİCİ TABLO

        Bu sözler, Trump’ın zaten uzun zamandır yapmak istediği bir işi yapıp, son bir istiskal edici hareketle, Tillerson’un biletini Twitter mesajıyla kesmesine yol açtı. ABD hızla kuralsız, tepedeki şefin kafasına estiği gibi davranabildiği bir muz cumhuriyeti kimliğine bürünürken, tüm dünya açısından ABD ne yapacağı bilinmez bir ülke haline geliyordu. Örneğin Türkiye açısından bundan yaklaşık bir ay önce yapılan Erdoğan-Tillerson zirvesinde konuşulanların, varılan mutabakatların geçerli olup olmayacağı sorusu gündemdedir. Üstelik Tillerson’un yerine atanan CIA Başkanı Pompeo, Türkiye hakkında hayli olumsuz görüşlere sahip bir siyasetçidir.

        Tillerson’un azli kendi başına zaten önemlidir, ancak son haftalardaki gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde ortaya hayli kaygı verici bir tablo da çıkıyor. Trump’ın ekonomi politikaları giderek “ekonomik milliyetçi” ekibin yönetimindedir ve dünya ile ticaret savaşları ihtimali güçlenmektedir.

        Pompeo sertlik yanlısı ve insan hakları, demokrasi gibi konularda pek duyarlılık sahibi olmayan bir siyasetçidir. Yerine gelen Gina Haspel’in bizzat işkencelere nezaret eden ancak örgüt içinde saygı duyulan bir CIA ajanı olduğu biliniyor. Bu durumda ABD dış politikasında liberal değerlerin laf olsun diye bile gündeme gelmeyeceği bir dönem açılıyor. Eğer söylentiler doğru çıkar, Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster da kovulur ve yerine eski BM daimi temsilcisi John Bolton atanırsa ortalıkta gerçekten de bir şahinler şenliği yaşanacaktır!

        Diğer Yazılar