Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜN Varna’da Türkiye ile AB arasında, önemli ölçüde dostlar alışverişte görsün kabilinden bir zirve, Mısır’da 2 gün sürecek seçimler var. Hafta sonunda ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson görevini bırakacak ve yerine geçecek olan CIA Başkanı Mike Pompeo’nun senatodaki onay oturumları da bundan sonra başlayacak. Suriye’de savaş sürecek. Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde sağlanan güvenlikli ortamda, cihatçı unsurların kendi hayat anlayışlarını ele geçirdikleri yerel yönetimlere bağlı Suriyelilere dayatma hevesine dikkat etmek gerek. Türkiye’nin dibindeki İdlib’e Guta’dan cihatçı akışıyla birlikte burada da rejimin ve Rusya’nın kendilerini hazırladıkları “büyük temizlik” için neredeyse tüm şartlar gerçekleşmiş olacak.

        Bunların hepsi kısa vadede büyük önem taşıyan konular. Hem bölge ve dünya hem de Türkiye’nin gelecekteki dirliği, düzeni, güvenliği açısından sonuçları da önem taşıyor. Ancak uzun vadede tüm dünyanın geleceği açısından, insanların özgürlük arayışları, toplumların kendi kaderleri ve yaşamları üzerinde ne ölçüde kontrol sahibi olabilecekleri, devlet ve büyük şirketler karşısında vatandaşların özerkliklerini ne kadar koruyabilecekleri soruları giderek daha yakıcı şekilde gündeme geliyor. Bu konularda bugün tedbir alınmazsa, bilinç yükselmezse gerçekten de kendimizi Aldous Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” romanının içinde bulacağız.

        Geçen haftalarda patlayan Cambridge Analytica skandalı, mutat üzere Türkiye’de çok az kişinin ilgisini çekti. Aslında bu skandal bir taraftan siyasetin, daha doğrusu demokratik siyasetin, teknolojinin etkisiyle nasıl iğdiş edilebileceğini, vatandaşların siyasi iradelerinin teknolojinin yardımıyla nasıl çarpıtılabileceğini gösterdi. Söz konusu kârlılık olduğunda kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sayan, o çok “dinamik, güzel insanların” tişörtlerle yönettikleri şirketlerin demokratik sistemin köküne kibrit suyu dökmekte hiçbir beis görmediklerini de açığa çıkardı.

        Kurucuları arasında “faşist enternasyonali” ni kurmak için her çabayı gösteren, Donald Trump’ın seçimi kazanmasındaki payı nedeniyle başkana danışman olup sonradan kovulan Steve Bannon’un bulunduğu Cambridge Analytica (CA) adlı “veri madencisi/data mining” şirketi, Amerikan seçimlerinde seçmen davranışını etkileyecek çalışmalar yapmış. Zaten yeterince kötü olan bu durumu beter hale getiren ise şirketin kullandığı verilerin Facebook üzerinden elde edilmiş olması ve 50 milyon kullanıcının kişisel verilerine ulaşmayı başararak nicelik olarak muazzam bir erişime ulaşabilmesi. CA bu verileri Trump kampanyasına yardımcı olmak üzere kullandı. Olayı medyaya ilk sızdıran, şirketin kurucularından Christopher Wylie, amacın “Amerika’da bir kültür savaşı” başlatmak olduğunu söylemiş.

        Son derece rahatsız edici bu gelişmeler nedeniyle teknoloji özürlü birisi olarak bu şirketlerin teknik ve teknolojik yanlarına değil, hayatı kolaylaştıran hizmetleri nedeniyle yarattıkları imaj sayesinde hayatımızdaki olumsuz etkilerini ve demokratik siyaseti öldürme potansiyellerini biraz tartışmak istedim. Bu yazdıklarımdan da anlaşılacağı gibi, küstahlığı kimseye bırakmayan ve türlü uyarılara rağmen siyasi alanın zehirlenmesine engel olmak için gerekli çabayı göstermeyen Facebook’un borsa değerinin yüzde 13.5 düşmüş olmasının nihayet ciddi bir ikaz yerine geçeceğini umuyorum.

        Son dönemlerde, Fransız siyaset bilimci François Heisbourg’un “yarıdevlet” statüsünde güç kazandıklarını savunduğu büyük teknoloji şirketleriyle ilgili önemli uyarılarla dolu pek çok makale ve kitap çıkıyor. Genelde birbirlerini yemek için de fırsat kollayan bu şirketlerin 4’ü -Amazon, Apple, Facebook ve Google- ön plana çıksa da “Karanlıklaşan İnternet: Siber Âlem Savaşları”nın yazarı Alexander Klimburg gibi bunlara bir zamanların tartışmasız lideri Microsoft’u da ekleyenler var.

        Bu konuyu tartışırken Scott Galloway’in “The Four” (Dördü) kitabından yararlanacağım.

        Diğer Yazılar