Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Irak savaşının diğer iki kazananı Irak Kürtleri ve Türkiye, zaman içinde daha önceleri tasavvur bile edilemeyecek ölçüde yakınlaştılar. Yakın zamana kadarki dış politikası bir Kürt devletine asla izin vermemek olarak şekillenen Ankara, giderek dünyada bağımsız Kürt devletinin ebesi diye anılmaya başlandı. İran böyle bir gelişmeye asla izin vermeyeceğini deklare etti. Arap devletleri zaten “Arap toprağı” diye gördükleri bir yerde Kürt devleti kurulmasına sıcak bakmazlar.

        Bu yeni durum dört kazanandan üçünün, yani Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve İsrail’in birbirlerine yakınlaşmalarının ve stratejik bir işbirliği içine girmelerinin önünü açtı. KBY’den Türkiye’ye gönderilen, Ceyhan’dan bir tankere yüklenen petrol önce Cebelitarık’tan dönmek zorunda bırakıldı. Yükünü Akdeniz’de başka bir tankere aktardı. Yeni tanker İsrail’in Aşkelon Limanı’na giderek yükünü boşalttı.

        Hayfa’lı bir şirketin petrolü alması ve ücretini de Türkiye’nin istediği gibi Halkbank’a yatırması, bu işbirliğinin şimdiye kadarki en açık ve somut işaretiydi. İsrail, Kürtlerin çok geniş bir özerklikle hareket etmelerinden yana olduğunu gösterdi. Bu arada İsrail’in en yetkili ağızları, Kürdistan’ın bağımsızlığından yana olduklarını ilan ettiler.

        Petrolü alıp parayı Türkiye’nin istediği gibi Halkbank’a yatırarak Ankara’ya çiçek attı. Washington’un bu konudaki tutumuna ve tavrına meydan okumuş oldu. Tüm bunlar, İsrail’den gelecek gazın Türkiye’den geçmesine büyük ümitler bağlayan iktidarın giderek Tel Aviv ile yakınlaşacağına delalet ediyordu.

        Pürüz her zaman olduğu gibi Filistin meselesinden çıktı. Filistin meselesi böyle kanayan bir yara olarak kaldıkça stratejik işbirliğinin asla rayına oturamayacağı bir kez daha anlaşıldı.

        Önce 3 İsrailli gencin kaçırılıp öldürülmesi, ardından İsrail vatandaşı bir Filistinlinin dövülüp diri diri yakılması olayı patlattı. ABD’nin beceriksiz barış çabasının çökmesiyle “Eli kulağında” denilen çatışma gerçekleşiverdi. İsrail güvenlik güçlerinin 3 genci kaçıranları ararken Batı Şeria’yı allak bullak edip yaklaşık 500 Filistinliyi tutuklaması, ardından Filistinli gencin hunharca katledilmesi İsrail vatandaşı Filistinlilerin ayaklanmasına yol açtı. Sonra da Bibi’yi HAMAS’ın tuzağına düşürüverdi.

        HAMAS’ın Türkiye’de seveni çok. Ancak 2007’den beri tamamen HAMAS idaresi altında yaşayan Gazze halkının pek çoğu örgütten, yarattığı baskıcı yönetimden, yolsuzluklarından ve şiddetinden şikâyetçi. HAMAS, Suriye krizinde Esad’ın yanında yer alamadığı için İran desteğini kaybetti. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in darbeyle devrilmesinden sonra yeni Mısır yönetimince dışlandı, kaçakçılık yaptığı tüneller bombalandı, sınır kapatıldı.

        Can havliyle, can düşmanı Mahmut Abbas’ın Filistin yönetimine sarılan ve teknokratlardan oluşan birlik hükümetine “Evet” diyen örgüt, burada da umduğunu bulamadı. Kaldı ki İsrail bu birliği bombalamaya yeminliydi. Yani bu son kriz çıktığında müttefiki kalmamış, Gazze’de desteğini yitirmiş, kasası tamtakır bir HAMAS vardı.

        İsrail saldırısı, televizyon ekranlarına yansıyan şiddet görüntüleri, Filistinli sivillerin katli örgütün ekmeğine yağ sürecek. Hele kara harekâtı başlarsa ve daha da fazla can kaybı yaşanırsa gücünü toparlamaya bile başlayacak. İsrail’in içlerine füze göndermesinin bir sebebi de bu.

        İşin garibi Bibi bu tuzağı gördü. Kara harekâtı isteyen kendi şahinlerini dizginlemeye çalışıyor. Sonuçta Bibi’nin bir barış projesi ya da siyasi planı olmadığı için askeri güçle ne Filistin milliyetçiliğini yok edebilecek ne de toplumu huzur bulacak.

        Muhtemelen, kendi lideri Abbas’tan işbirlikçi diye nefret eden Batı Şeria halkı ayaklanmayacak. Olan HAMAS’a filan değil, savunmasız ve liderlerinin ihanetine uğramış, çaresiz Gazze’li sivillere olacak.

        Diğer Yazılar