Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞTA IŞİD karşısında ne tavır alınacağı, cehenneme dönmüş Ortadoğu’daki anaforun Türkiye’yi ne ölçüde ve nasıl etkileyeceği gibi farklı dertlerle boğuştuğundan kamuoyu İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılmasının oylanacağı referandumla pek ilgilenmedi. Halbuki yarın yapılacak oylamanın sonucu ne olursa olsun Avrupa siyasetinde köklü değişiklikleri gündeme getirecek bir etkisi olacak.

        Bu etkilerden akla ilk gelen ve en aşikâr olanı dünyanın dört bucağındaki ayrılıkçı hareketlerin, siyasetlerin güç kazanacağıdır. İskoçya’da referandumdan “Evet” oyu çıkması halinde kasım ayındaki, Katalonya’nın İspanya’dan ayrılmasının oylanacağı referandumda ‘Evet’çilerin şansının artacağına inanılıyor.

        İspanya’da Katalonya ve Bask, Fransa’da Korsika, İtalya’da Kuzey Birliği ayrılıkçılığı neredeyse ezelden beri siyasi tablonun bir parçasıydı. Britanya’da ayrılıkçılık denince akla İskoçya değil, Kuzey İrlanda Katoliklerinin mücadelesi gelirdi. Birleşik Krallık İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşur. 1922 yılında İrlanda Cumhuriyeti kurulunca 19. yüzyılın başında Birleşik Krallık’a dahil edilen İrlanda’nın güneyi ayrılmıştı. Bu nedenle İrlanda Katolikleri ayrılığı adanın güneyindeki İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmek için isterlerdi. İskoçya ayrılıkçılığı göreli olarak yeni bir olgu.

        İskoçların, İngiltere ve Galler ile birlikte 1707 yılında kurdukları, Birleşik Krallık’ın aydınlanma geleneğinde, emperyal büyüme ve dünya hâkimiyeti döneminde ve halen siyasetinde ne kadar etkili oldukları göz önünde bulundurulunca bu ayrılma sevdası hayli şaşırtıcı da. Yakın zamana kadar “Hayır” oylarının “Evet”lerden daha yüksek çıkacağından hemen herkes emindi. Ne var ki yeni yapılan bir kamuoyu yoklaması son üç ayda ciddi bir oy kayması yaşandığına işaret edince, birlik taraftarı olanların paçası iyice tutuştu.

        Referandumun yapılış tarzı da bir milli “İskoç” iradesinin yansıtılmasına imkân tanımayacak gibi. Ortaya çıkacak olan bu ülkede yaşayanların iradesi. Britanya’da, ancak İskoçya dışında yaşayan İskoçların bu referandumda oy kullanmaları mümkün değil. Buna karşılık hangi kökenden olursa olsun halen İskoçya’da yaşayanlar ülkenin yönünü tayin edecekler.

        300 yıllık bir birlikteliği sona erdirmek tahmin edilebileceği gibi kolay bir iş değil. İlişkiler son derece girift. Bu nedenle bağımsızlık kararı çıksa bile nihai anlaşmaların sonuçlanması, yapıların oturtulması için 18 aylık bir süre öngörülüyor. En önemli konular arasında İskoçya’nın hangi para birimini kullanacağı, ulusal sağlık sigortası sisteminin niteliğinin, vergi sisteminin değişip değişmeyeceği ve İskoçların istemediği, İskoçya topraklarındaki nükleer silahların geleceği var.

        Hayır kampı ayrılmanın ekonomik sonuçlarının İskoçya açısından kötü olacağını vurguluyor. Ülkenin en büyük bankaları, şirketleri bu konuda net tavır koydular. Bazı ufak şirketler bağımsızlıktan yana tavır alırken önemli sendikalar birlik içinde kalmayı savunuyor. Ekonomi açısından en önemli konu hangi para biriminin kullanılacağı. Sterlini kullanmaya devam edecek olursa bağımsız İskoçya’nın faiz oranları gibi para politikasıyla ilgili konularda söz hakkı olamayacak.

        Muhafazakâr hükümet özellikle bu referandumun olumsuz ekonomik sonuçları üzerinde durdu. Ne var ki milliyetçilik ya da millet olma hedefi çıkarlardan çok duyguların, mantığa aykırı gelse de, öne çıktığı bir olgudur.

        Sonuçta referandumdan “Evet” de çıksa “Hayır” da çıksa Birleşik Krallık siyaseti eskisi gibi kalamayacak. Buna bağlı olarak Avrupa Birliği de yeni bir siyasi rota çizmek zorunda olacak. Zira İskoç veya diğer bölge bağımsızlığı hareketleri yalnızca yerel veya bölgesel dinamiklerle değil AB’nin yaratmış olduğu ulus-devlet ötesi bir bağlamda şekilleniyor, enerjisini ve gücünü oradan alıyor.

        Diğer Yazılar