Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1999 seçimlerinde DSP birinci parti, MHP ise ikinci parti olmuştu. Kurulacak olan hükümetin güven oyu alabilecek çoğunluğu sağlaması için ya DSP+MHP+ANAP, ya da DSP dışındaki partilerin bir araya gelerek koalisyon kurmaları gerekiyordu.

        Rahmetli Ecevit’in kafasında koalisyona girmek vardı. Oysa Rahşan Hanım’ın, MHP ile koalisyona karşı çıktığını biliyorduk.

        Ecevit, kendi düşüncesini açıklamadan, DSP milletvekilleriyle gruplar halinde görüşüyor ve onların ne düşündüğünü öğrenmeye çalışıyordu.

        Milletvekili arkadaşlarımızın çoğunluğu koalisyondan yanaydı. Ancak, MHP ile bir arada olmaktan kaygı duyanların sayısı da az değildi. Onların ortak düşüncesi, MHP’nin dizginlenemez bir parti olduğu ve iktidara gelirse hem ülkemize ve hem de DSP’ye zarar verebileceği yönündeydi.

        O ZAMANKİ BAHÇELİ

        Koalisyon kurulduktan sonra, DSP’nin kaygılı kesimi, MHP’nin iktidar olanaklarını nasıl kullanacağı konusunda merakla beklemeye başladı.

        Korkuyorduk, çünkü MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı olan Devlet Bahçeli’yi henüz tanımıyorduk.

        Bahçeli iktidar partisi olunca, partisi içinde öyle bir otorite sağladı ki, MHP’nin gücü olan Ülkü Ocaklarının bile sesini kısmayı başardı. Bahçeli başarmıştı...

        Bir gün Meclis kulisinde otururken, Rahmetli Ecevit’e;

        “Efendim, ben MHP ile koalisyon yapılmasına kaygı ile bakanlardan biriydim. Ama yanılmışım!” diyerek, Devlet Bahçeli ile aralarındaki uyumdan söz etmiştim.

        Ecevit bana;

        “Koalisyonlar centilmenlik sözleşmeleridir” demişti. “Sayın Bahçeli bu sözleşmeye uyum gösteriyor!”

        VE BUGÜNKÜ BAHÇELİ

        Ülkemizin batı kaynaklı komplolarla sarsıldığı 2002 yılında Bahçeli –her zamanki davranışlarının tersine- Ecevit ile görüşmeden, erken seçim ilan etti. Sonrasında nelerin olduğu ortada... Ne kendisi, ne DSP ve ne de ANAP belini doğrultabildi...

        Bu büyük stratejik hatasına rağmen, Bahçeli’nin koalisyon hükümetindeki uyumlu tutumu hiç unutulmadı. Ancak...

        Bugünkü Bahçeli ile koalisyon dönemindeki Bahçeli arasında dağlar kadar fark var!

        Dünkü Bahçeli, parti içindeki otoritesiyle MHP’ye bir devlet partisi niteliği kazandırmıştı...

        Bugünkü Bahçeli ise, MHP’yi bir devlet partisi olmaktan çıkarıp, ‘küçük olsun benim olsun!’ partisi haline getirmektedir.

        Dünkü Bahçeli, inançları uğruna “Başbakan Yardımcısı” koltuğunu terk edebilmiştir.

        Bugünkü Bahçeli ise, genel başkanlık koltuğunu terk etmemek için her türlü eleştiriyi görmezden gelebilmekte, gururunu hiçe sayabilmektedir.

        O zamanki Bahçeli, karşıtı olanların bile saygı duyduğu bir devlet adamıydı...

        Bugünkü Bahçeli ise tartışmalı bir genel başkan...

        AKŞENER GERÇEĞİ

        MHP’de sular öylesine güçlü akıyor ki, artık ne Bahçeli’nin ve ne de onu destekleyen kimi güçlerin bu sel karşısında durmaları mümkün değil.

        Bu değişim umudu sadece MHP’yi değil tüm Türkiye’yi sarmış durumda.

        Öyle ki, kendi umutsuz dünyalarında depresyon yaşayan CHP’liler bile, MHP olayının CHP’ye örnek olabileceğini düşünerek umutlanıyorlar...

        Geçenlerde, CHP’liliği asla tartışılmayacak birinden duyduğum şu sözler çok çarpıcıydı;

        “Meral Akşener, MHP Genel Başkanı olur da, MHP ideolojisini ikinci plana çekerek, Özal’ın dört eğilimini öne çıkarırsa çok büyük oy alabilir!”

        Diğer Yazılar