Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul BŞB için aday olduğunda, sakin tavırları nedeniyle kendisine ‘Gandhi’ adı verilmişti. Hem sakindi ve hem de - daha önceki televizyon programlarında görüldüğü gibi- az ve öz konuşuyordu...

        O zaman öyleydi...

        Keşke o zamanki Kılıçdaroğlu, Gandhi olarak kalmasını bilseydi de Gandhi benzetmesini uzun süre hak edebilseydi!

        Deniz Baykal’a karşı düzenlenen kumpas nedeniyle, seçeneksiz olarak CHP Genel Başkanlığı’na seçildi. Bu olay tam da genel seçimler öncesine rastlamıştı. İşte ne olduysa bu zamanlama nedeniyle oldu!

        Seçim propaganda dönemini, kendini kanıtlamak için fırsat olarak gören Kılıçdaroğlu, Gandhi benzetmesinin kendine getirdiği ayrıcalığı elinin tersiyle tepti...

        Ve kendini meydanlara attı. “Ne kadar çok yerde konuşursam, o kadar beğenilirim!” yanılgısıyla konuştukça konuştu...

        Gündem hep başkaları tarafından belirlendi. Böyle olunca da Kılıçdaroğlu, Gandhi gibi pasif direnişçi olmak yerine, sadece iddialara yanıt veren pasif konuşmacı oldu...

        Sonrasını hepimiz biliyoruz; Ne Gandhi kaldı CHP’lilerin elinde ve ne de Kemal Kılıçdaroğlu umudu...

        MOHANDAS GANDHİ

        Bunları anımsama nedenim, Gandhi’yi anlatan çok güzel bir kitap okumuş olmam...

        2002 yılında, Kültür Bakanlığı tarafından basılan ve Dr. Mehmet Murat İldan tarafından yazılmış olan ‘İki Perdelik Oyun’ adlı kitabı şimdi okuyabildim.

        Politikacı ve sivil itaatsizlik bilgesi Mahatma Gandhi’nin on iki yaşından ölümüne kadarki yaşam öyküsü anlatılıyor.

        Yaşamı boyunca şiddeti ve modern toplumun materyalizmini reddeden bir lider Gandhi!

        O, baskı altında olan insanların, yoksulların ve kayıpların davasını üstlenen bir avukat...

        Şiddet aleyhtarı direnişi, sivil itaatsizliği ve din konusundaki hoşgörüsüyle İngiliz emperyalizminin baskıcı yönetimi altında inleyen Hint halkına umut ve gelecek sunan kutsal kişilik...

        Ve, geliştirerek adına Satyagraha (gerçeğe tutunma) koyduğu felsefesi ile Hindistan’ı özgürlüğe ulaştırmış bir büyük önder...

        Gandhi, ‘şiddetsizliği’ bir felsefe haline getiren Satyagraha’yı geliştirirken Tolstoy, David Thoreau, Hint Felsefesi ve İncil’den esinleniyor...

        Satyagraha’da, sadece pasif direniş ya da sivil itaatsizlik yok, bundan daha önemli başka bir şey daha var; Düşmanını değiştirerek başarıya ulaşmak!

        Bu felsefe ile ulaşılan noktada yenilgi ya da yengiden söz edilmiyor. Yani düşmanını yenmek değil, onu ikna ederek elde edilen başarı var.

        ÖNCE GÜNEY AFRİKA

        Gandhi, Hindistan’ı özgürleştiren pasif direnişinin ilk eylemlerini Güney Afrika’da yapmış. Avukat olarak gittiği Güney Afrika’da, Transvaal Koloni Hükümeti Asya’lı azınlıklar üzerinde büyük baskı uygulamaktaymış. İlk eylemini orada yapmış ve 1906’daki bu başarıdan sonra Hindistan’a dönmüş. Hindistan’daki ilk eylemi de 1917’de...

        Kitapta iki İngiliz aralarında sohbet etmektedirler. Hindistan bağımsızlığına kavuşmak üzeredir. İngilizlerden biri şöyle der;

        Bay Gandhi, bu zavallı kambur insanların sırtını dikleştirdi; artık Hindistan halkı dik duruyor!.. Biz Batılılar kambur gördük mü, tepelerine bineriz. Dik durana da bir süre sonra boyun eğeriz!”

        DİNCİ TERÖR KURBANI

        Gandhi’nin dinlere yaklaşımı da onun ne denli toplumlarüstü bir kişilik olduğunu gösteriyor;

        Dinler, aynı noktada birleşen farklı yollardır. Aynı amaca ulaşacak olduktan sonra ayrı yollar seçmemizin ne önemi olabilir?” diye soruyor...

        Soruyor ama bu soru onun da sonu oluyor...

        Hinduluğun kurtuluşu için Mahatma Gandhi’nin ölmesi gerek!” diyen bir din fanatiği tarafından öldürülüyor...

        Keşke bir tiyatro, Murat İldan tarafından yazılan ve Gandhi’yi anlatan iki perdelik oyunu oynasa da, -çok geç ama- Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gandhi’yi anlamasına yardımcı olsa!

        Diğer Yazılar