Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        6 Ocak 2011 günüydü... Kum Saati’nin, yani bu köşenin konusu art arda patlak veren “modafinil” vakalarıydı. Çünkü olay çok ilginçti... Açılan her numuneden “modafinil” fışkırıyordu. Anlayacağınız ortada bir tuhaflık vardı, bunu sezmiştik. İşte Türkiye’nin art arda doping şokunu yaşadığı o günlerde, 6 Ocak tarihli Kum Saati köşesinde, “Modafinil” başlığıyla kaleme aldığımız yazıda bu şüphelerimizi “Bu işte bir bit yeniği var, hadi bakalım hayırlısı” sözleriyle dile demiştik.

        Yanılmamışız.. Bit yeniğinin daniskası varmış. İşin şaşılacak yanı gazeteci kimliğimiz ile bizim şüphelendiğimiz bu durumdan Basketbol Federasyonu Sağlık Kurulu sayın Başkanı Prof.Dr.Turgay Atasü’nün ve kendisini “Mr. Wada” olarak tanıtan (!) Prof.Dr.Rüştü Güner’in hiç mi hiç şüphelenmemesi idi. Sayın Atasü üstüne üstlük, üst üste ortaya çıkan modafinil tespitlerinin ardından “Kimse doping yaptığını kabul etmez, B numunesi de pozitif çıkacak, Taurasi 2 yıl men cezası alacak” deyivermişti. B numunesinin incelenmesine nezaret eden WADA Türkiye temsilcisi Prof.Dr.Rüştü Güner, ise kulüp avukatlarının bu konudaki ısrarlı çabalarını gereksiz bularak, orada ciddi bir gerilime de neden olmuştu.

        HAFİYE GİBİ ÇALIŞTILAR

        Sonunda ne oldu? Taurasi ve Orhan Şam, konunun peşine düştüler. F.Bahçe Spor Kulübü ve Orhan Şam’ın avukatı sayın Sami Dinç, bir hafiye gibi çalışıp 65 gün içinde Hacettepe’ye tükürdüğünü yalattılar! Bu sefer şemsiye tersine döndü. Sayın Atasü, “Benim hiçbir hatam yok biz postacıyız, mektubu doping merkezinden alır, disiplin kuruluna taşırız” şeklinde tarihi bir açıklamaya daha imza attı. Federasyon Başkanı da “Sayın Atasü’nün günahı yok, o sadece posta memuru” diyerek Atasü’nün arkasında durdu. Sayın Güner ise kayıplara karıştı!..

        Olan kime oldu... Başta sporculara, sonra kulüplerine. Bu konuda maddi ve manevi en büyük mağdur Fenerbahçe Spor Kulübü. Türkiye’nin zedelenen imajı da cabası...

        Yeni bir Gece Yarısı Ekspres’i filmi vakası ile karşılaşırsak hiç şaşmayın. Bir yanda dünya basketbolunun kadınlarda tartışmasız bir numarası Taurasi; diğer yanda kadın basketbolunda Avrupa Şampiyonluğu’nun eşiğinden döndürülmüş (!) Fenerbahçe Spor Kulübü... Bundan iyi Hollywood senaryosu olabilir mi. ‘Postacı’ rolünde de Sayın Atasü. Üstelik bu filmde postacı kapıyı iki kere değil defalarca çalıyor. Onlarca yıl o makamda oturacaksın, sağda solda hava yapacaksın. “Basketin Messi’si Taurasi ise “Dopingin Messi’si benim” (!) diyeceksin. Tüm federasyonlarda aynı göreve senden başka aday olmayacak (!) Tuhaf. Sonra da çıkıp “Ben sadece posta memuruyum” diyeceksin. Sayın Atasü hiç değilse güvenilir posta teşkilatının en saygın parçası olan posta memurunu ağzını alma. Ya da bırak bir posta memuru senin işini yapsın. Madem ki o kadar basit. Mr Wada sayın Güner (!); WADA dokümanı ile test sonuçları arasındaki uyumsuzluğu göremiyorsan Mr. Nasa olsan ne yazar. Bu unvanlar para ile mi elde ediliyor. Teste nezaret et, kulübün avukatına posta koy, ama sonuçla doküman arasındaki farklılığı görme... Olacak iş mi bu ?

        Sayın Atasü, sayın Güner yıllardır bu makamları işgal ettiniz, sonunda sadece posta memurluğu yaptığınızı kendi ağzınızla kabul ettiniz. Onurlu posta memuru, postayı yanlış adrese bir kez teslim etse, işine son verilir hakkında cezai işlem yapılır. En azından posta memurunun yapacağı onuru davranışı beklerim sizden. Japonya’da olsa çoktan harakiri yapardı bu hatayı yapan. Onu beklemeyelim sizden. Ülkemizi bu utanç tablosu ile baş başa bırakın çekip gidin. En hayırlısından. Sayın Turgay Demirel... Eurolig şampiyonu olmasına kesin gözüyle bakılan namağlup Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı bu yazının yazıldığı saatlerde Spartak Moskova’ya kendi evinde yenildi. Senin sağlık kurulun ve çalıştığın doping merkezi durdurulamayan bir takımı durdurmaya yetti (!). Olayın bir diğer mağduru Ceyhan Belediye’nin ise en iyi oyuncusunu benzer şekilde kaybetmesinin ardından düşme hattında olduğu hatırlatayım.

        KAPIYI SAKIN AÇMAYIN!

        Bu mağduriyetleri giderme konusunda nasıl bir adım atmayı düşünüyorsunuz? Sayın Atasü ve ekibi istifa etmez ise siz onları görevden alacak mısınız yoksa onların arkasında durarak bu büyük utancı meydana getirenlere ortak mı olacaksınız? Ben sizin yerinizde olsam hemen bavulları hazırlar kızlardan özür dilemek için Amerika’nın yolunu tutarım. Ne yapar eder, onları geri getirir ülkenin bozulan imajını onaracak adımlar atarım. Ha siz diyebilirsin ki “Ben şu an Amerika da gezmedeyim. Gelince bir bakarım...” O vakit bence biraz daha tatilinizi uzun tutun. Aman yediğinize içtiğinize dikkat edin. Eğer kapınızı da bir postacı çalarsa sakın açmayın. Oradaki postacılar maazallah açılan kapıdan içeri girince farklı davranabiliyorlar da!...

        Diğer Yazılar