Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞÖYLE bir durup düşündüğümde en çok neleri seviyoruz diye, iki şey aklıma geliyor: İtalyan mutfağı ve steak’çiler. Çünkü ikisi de bizim damak tadımıza uygun. Dolayısıyla bir sürü yeni mekân açılıyor. İşini iyi yapanlar uzun soluklu devam ederken bir bölümü de kapanıyor haliyle. Angus Virginia ise sağlam temellerle girdiği steak’çiler liginde işini titizlikle yaparak yoluna devam ediyor. İşin şovunda değil, müşteriyi kazıklayayım hiç değil, gerçekten güzel et yedirme gayesinde. Son 3 yıldır iki dükkânında her gün yüzlerce kişiyi ağırlıyor. Et bizim mutfağımızda fazlasıyla yer tutan temel besin maddelerindendir. Hele bir de Balıkesir’in, Tekirdağ’ın kıvırcığı var ki onların ünü sınırları aşmıştır. Ne oldu da yüzyıllardır et tüketen toplum bir anda steak’çi oldu? Steak’çilerin etin kalitesini ve lezzetini artırmak adına uyguladığı dinlendirme ve pişirme metotları sayesinde bir anda insanlar steak’çilerin yolunu tuttu. Angus Virginia da İstanbul’daki başarılı steak&burger’cilerden bir tanesi. Tabii bu başarı lafla olmuyor, Mustafa Burak Altay işe başlamadan önce altyapısının sağlam olması gerektiğini ve her defasında müşterisine aynı kalitedeki eti sunmanın önemini bildiği için Amerika’nın Virginia Eyaleti’nden Angus düveleri getirip Sakarya’da çiftlik kuruyor. Özellikle Amerika ve Arjantin bu steak işinde dünya lideri. Bugün dünyanın en lezzetli steak’leri oralarda yeniyor. Burak da bu işin merkezi Virgina’nın pişirme şekillerini ve bölgenin dünyaca ünlü burger’lerini restoranına taşıyor.

        YOLUNA UZUN YILLAR DEVAM EDECEK

        Uzun Ar-Ge çalışmaları sonucunda 2011 yılında ilk restoranını Eminönü’nde açıyor. Kısa sürede Trip Advisor ve Mekanist gibi sitelerde müşterilerin oylarıyla belirlenen anketlerde ilk sırada yer alıyor. İlk sırada yer almasının nedenleri sadece eti iyi şekilde sunması değil, fiyat politikası da bu başarının önemli sebeplerinden. Yazının başında dediğim gibi, müşteriyi kazıklayayım gayesi yok, gelip ne yiyorsan onu ödüyorsun. Fiyatlar da gayet normal. Zaten isteyen internetten girip bakar. Geçtiğimiz gün Nişantaşı’ndayken tabiri caizse içim kazındı ve o sırada Virgina Angus’un önünden geçiyordum. Attım kendimi içeriye. Daha önce Eminönü’ndeki dükkânı bildiğimden yer bulabilir miyim diye düşünüyordum ki bir masa bulup oturdum. O meşhur burger’lerinden istedim. Etine göre farklı gramajlarda sunuyorlar. Hem karnım acıktığı, hem de mekâna girince iyice iştahım açıldığından 240 gram olandan istedim. Bu arada yan masaya gözüm takıldı, ahşap sunumlarda tepeleme et dolu bir şey geldi masaya. Bu nedir diye merak edip sordum garsona. Adına “Şefe teslim” diyorlarmış. Şarküteri ürünlerinden ve diğer etlerden karışık ızgara yapıp getiriyorlar, 3 kişi rahatlıkla doyar. Açlıktan gözüm dünmüş sağa sola bakarken siparişim geldi. Angus kıymasından içine bir şey katmadan hazırladıkları meşhur burger köftesinin üzerine iki adet peynir, dana füme et ve karamelize soğan. Etinin lezzeti üzerine zaten yorum yapılmaz ama bu saydıklarım o ekmeğin içinde sunuldu mu o zaman anladım bu adamların neden bir numara olduklarını. Bu arada mekânın dekorasyonu ve mimarisi de mekânın dolmasında etken. Sordum “Kimin eseri” diye, Ali Nuri Türker’in imzasını taşıyormuş. Gerek lezzeti, gerek fiyatı, gerekse dekorasyonuyla Virginia Angus için yoluna uzun yıllar devam edecek steak’çilerden bir tanesi diyebilirim.

        Diğer Yazılar