Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “SOKAK arası lezzetleri seviyorum” deyince bazıları bana garip garip bakıyor. Zannediyorlar ki hayat Sunset, Papermoon ya da Fenix’ten ibaret. Öyle değil, çok bilinen bir yeri benim bilmemem çok doğal. Çünkü yeme içme sektörü çok büyük. Birileri bir mekânı çok beğenir ben beğenmem, biri beğenmez ben beğenirim. Kış ayının gelmesi ile birlikte Boğaz’da çıkan lüferi, Karadeniz’den gelen kalkanı yemek gerekiyor. Çünkü mevsiminde yenen balık çok lezzetli oluyor. Herkesin mutlaka bir balıkçısı vardır. Benim daha çok. Çünkü çok geziyorum. Park Fora, Kıyı ve Sabahattin vazgeçemediklerim arasında. Diğer balıkçılara da iş münasebetiyle arada bir gidiyorum. Ben salondan çok mutfağına önem verenlerin başında geliyorum. Salonu çok temiz ama mutfağı rezalet olan çok balıkçı var. Arnavutköy’deki balıkçılar bunun başını çekiyor. Mutfağını görseniz ardınıza bakmaz kaçar gider, bir daha da yemek yemezsiniz. Ben de öyle yapıyorum. Böyle yerlere gitmiyorum. Sebep mutfağının temiz olmaması, hijyen kurallarına uymaması. Onun dışında bir sorunum yok. Hepsi benim için eşit mesafededir. Şimdi saydığım üç balıkçı dışında kendime yeni bir balıkçı daha buldum. Adını hep duyardım ama ne yazık ki ben yeni keşfettim. Biz lüks mekânlar peşinde gezerken köşelerdeki lezzet duraklarını bazen kaçırıyoruz. Bunların başında Takanik geliyor. Takanik ilk olarak teknede hizmet veriyordu. Daha sonra karaya çıkanların başını çekti. Teknede hizmet verirken bile çok sayıda ünlü ismi ağırlayan bir mekân olmuştu. Sonra Yeniköy’de küçük bir mekân, daha sonra yine Yeniköy’de daha büyük bir yer derken Arnavutköy ve Suadiye şubesi ile mekânları dörtlediler. Takanik’in sahibi Kaan ile sohbet ederken “Artık yeni yer açma, buralarda iyi hizmet vermek 8 tane mekâna bedel” tavsiyesinde bulundum. İnşallah dediğimi yapar. Yeniköy Takanik’e yakın dostum Boğaziçi İmar Müdürü Süleyman Hut’un tavsiyesi ile gittim. Zaten Yeniköy, sayfiye bir yer geliyor bana. Eski dokusunu kaybetmemiş mekânların sayısı oldukça yüksek. Takanik iki kattan oluşuyor. Hemen önünde küçük bir bahçesi var. Mekâna girerken sol tarafta sizi bir kasa ve kasada duran orta yaşlı bir bay karşılıyor. Hemen sağda ise belli ki yeni çıkmış 7-8 tatlı çeşidi var. Hepsi birbirinden lezzetli görünüyor. Taze olunca insanın hepsini yiyesi geliyor. Neyse biz bahçe bölümüne geçtik. Burada alkol yok. Güzel güzel yemeğini ye, sonra kalk tadında bir yer. Günde yüzlerce insan geliyor. Ünlüsü var, ünsüzü var. Hepsi aynı muameleyi görüyor. Biz de masaya geçtik ve sırayla ürünler geldi; balık kokoreç, kalamar, balık köfte ve salata. Hemen arkasından balıklardan çinekop ızgara ve levrekten yaptıkları beğendili balık geldi. Daha sonra küçük tabaklara koyulmuş bütün çeşitlerin yer aldığı tatlı sunumuna geçildi. Erken saat olduğu için hepsinin tadına baktım. Son günlerde yediğim en güzel yemek diyebilirim. “Şimdiye kadar burayı nasıl keşfetmemişim” diye hayıflandım kendi kendime. İşin başında Kaan var. Gece gündüz demeden ürünün en iyisini, tazesini bulmak ve en iyi şekilde sunmak için uğraşıyor. Yurtdışında sokak aralarında böyle çok güzel mekânlar olur ya, Takanik işte aynen öyle. Çok başarılı buldum. En kısa zamanda tekrar ziyaret edeceğim yerler arasında yerini aldı. Balığı balık gibi veren mekânları çok özlemişim. Ne demek istediğimi anlamayan varsa, balığa soya süren bir zihniyet almış başını gidiyor. “Niye acaba” diye soruyorsun, daha lezzetli oluyormuş. O yüzden ara sokak lezzetleri her zaman benim için vazgeçilmezdir. En önemlisi seni soymaya kalkmıyorlar. Yediğinin hakkı neyse onu ödüyorsun.

        Diğer Yazılar