Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSTANBUL’DA biz balıkçıları sadece Avrupa yakasında biliriz. Alışkanlık olduğu için fazla uzaklara gitmiyoruz. Aslında çok uzak da değil burnumuzun dibi ama zaman zaman unutuyoruz sanırım. Yıllar önce yakın bir dostum ile o zamanlar yeni açılmış olan Del Mare Balıkçısı’nda soluğu almıştık. Anadolu yakasında yani Çengelköy’de bir devrim yapmıştı. Muhteşem bir manzara, muhteşem yemekler. Bir kere manzarası dünyaya bedel diyebilirim. Boğaziçi Köprüsü’ne dokunacak kadar yakınsınız. Deniz üstünde inanılmaz keyifli saatler yaşıyorsunuz. O aralar çok sık giderdim. Sonra bize yakın balıkçılar açılınca Del Mare’yi unutuvermişim. Geçen gidince ne kadar büyük hata yaptığımı anladım. Aynı güzelliğini koruyor. Yine muhteşem manzara ve lezzetler. Aklınıza ne geliyorsa sofrada. Mehmet Usta’nın kendi elleriyle yaptığı lezzetleri tek tek denedik. Önce Del Mare’ye nasıl gidilir onu kısaca özet geçeyim.

        HİJYEN KONUSUNDA ÖZENLİ

        Eğer Avrupa yakasında oturuyorsanız; Bebek, Ortaköy, Rumelihisarı nerede olursanız olun küçük ve hızlı tekneleriyle gelip sizi alıyorlar. Daha öncesinde arayıp haber verirseniz tekneyi beklememiş olursunuz. Bunun için herhangi bir ücret almıyorlar. Del Mare’ye varmanız 10 dakika bile sürmüyor. Zaten Boğaz’ı izleye izleye gittiğiniz için zamanın geçmesini istemiyorsunuz. Hava güzel olduğu için fotoğraf çeke çeke Del Mare’ye geldim. Sahil kısmından yukarıya çıkınca sizi muhteşem bir manzara karşılıyor. Hemen mekân girişinde balık tezgâhı, sağ tarafta meze ve sol tarafta tatlı reyonu var. Girer girmez göze hitap ediyor. Mekânın hijyen konusundaki özenini reyonlara bakınca anlıyorsunuz.

        IKI BÖLÜMÜ VAR

        Del Mare iki bölümden oluşuyor. Küçük salon özel gruplar için kapatılıyor. Büyük salon ise gelen müşteriler için. Bir de ön tarafta yaz mevsimi için 200 kişilik bir terasları var. Arkadaşım sigara içmek için terasa çıkınca ben de eşlik etmek istedim. İnanın böyle bir manzara yok. Çok büyük keyif alıyorsunuz. Hava güzel olduğu için içeriye girmek istemedik. Masada otururken hep küçük tadımlar yapmayı tercih ediyorum ama bu sefer öyle olmadı. Sırayla masaya lakerda, çiğ enginar salatası, pilaki, ahtapot salatası, balık pastırması, atom ve favadan oluşan soğuk mezeler geldi. Daha sonra ara sıcak olarak keçi peyniri, tulum peyniri ve eski kaşarla yaptıkları peynir şelalesi, ızgara kalamar bacağı, kalamar dolması, Mehmet Usta’nın spesiyali ahtapot ızgara, karides ve balık mantı, ardından da tereyağında jumbo karides geldi. Balığa yer kalsın diye hepsinden azar azar tattım. Finalde muhteşem bir kalkan yedik. Tatlıya yer kalmadı ama çok güzel görünüyordu. Hakkımı bir dahaki sefere sakladım. Uzun aradan sonra bir pazar günü gittiğim Del Mare’yi artık unutmak mümkün değil. En kısa zamanda tekrar gideceğim. Hâlâ denemeyen, bilmeyen varsa tavsiye ederim. Yaptıkları işte o kadar iddialılar ki şayet beğenmezseniz mekânın işletmecisi Volkan Karakaş’a söyleyin, emin olun sizden hesap almaz.

        İstanbul’un en yeni İtalyan’ı

        “SON günlerin en çok konuşulan mekânı neresi?” diye soracak olursanız size “Serafina” derim. Akmerkez’deki yeni yapılanmanin ardından geçtiğimiz aylarda ön kısımda açılan Serafina’ya gitme fırsatım oldu. Hem yemekleri test etmek, hem de genel olarak neler olduğuna bir göz atmak için. Serafina birçok ülkede hizmet veriyor. Ben New York’taki yerine birçok kez gitmiştim. Çok başarılı ve iş yapan bir yerdi. Serafina’yı İstanbul’a getirmek için çok sayıda kişi uğraş verdi. Demsa, Demet Sabancı ilk görüşenler arasındaydı. Sonra ne olduysa anlaşma sağlanamadı. Serafina’yı İstanbul’a dört ortak ile kurulan bir şirket getirdi. Hey neyse asıl mevzuya dönersek, Serafina iki bölümden oluşuyor. Kapalı alanı ve bir bahçesi var.

        İNANILMAZ KALABALIKTI

        Bahçe bölümü söylediklerine göre tam bitmemiş. Yeni masalar ve başka şeyler geliyormuş. Çünkü içeriye göre bahçe biraz zayıf kalmış. O gün içeriye girer girmez inanılmaz bir kalabalık gördüm. Hemen her gün böyleymiş. Akkök yönetimini tebrik ediyorum kendi markaları Papermoon dururken böyle bir yerin açılmasına izin verdikleri için. Sonuçta ikisi de aynı tarz yemek veren mekânlar. Büyük cesaret doğrusu. Kim kimi döver zaman gösterir. Öyle bir yer açılır ki yıllardır iş yapar dediğin yer bir günde sinek avlamaya başlar. Papermoon için şimdilik tabii ki bunlar geçerli değil ancak Serafina’nın da Papermoon’dan müşteri çaldığını söylemeden geçemeyeceğim. O gün bir baktım sürekli Papermoon’da gördüğüm sosyetik kadınların hepsi öğle yemeğine gelmiş. Kimse unutmasın kadının gittiği yer her zaman iş yapar. Yeme-içmeyi ayakta tutan, yönlendiren kadındır. Şimdilik şaşıracak bir durum yok ancak zaman neyi gösterir bilemeyiz. Akkök bunu yaparken başta düşünmedi ama bence şimdi oturup düşünüyorlardır. Dedim ya zamanın kime neyi göstereceği belli değil. Bakarsın Serafina bir hata yapar başa dönerler. Bakarsın hiç hata yapmazlar ve Papermoon ile kafa kafaya çarpışırlar.

        PORSİYONLAR DOYURUCU

        O gün öğlen olmasına rağmen mekân ağzına kadar doluydu. Servis çok hızlı. Yemekler çok başarılı. Biz ilk olarak San pietro yani avokadolu kırmızı karides, roka, üzüm, domates, hardal soslu salata, ikinci tercih olarak da carpaccio di filetto (açılımını hemen söyleyeyim: İnce dilimlenmiş fileminyon, ılık siyah trüf sos ve haşlanmış patatesle servis ediliyor) aldık. Sonra makarna olarak tagliolini freschi al porcino ve risotto, finalde ise ortaya pizza söyledik. Üç kişi olduğumuz için gelen yemekleri bölüştük. Hepsi çok başarılı, sadece risotto biraz kıvamında değildi. Bazen böyle şeyler olur. Usta gününde değilse o gün risotto gibi yemekler kötü çıkabilir. Ama genel olarak çok başarılı buldum. Porsiyonları gayet yerinde, hepsi doyurucu.

        ŞİMDİLİK ÇOK MEMNUNLAR

        Mekânın ortaklarından Metin Şen de o gün oradaydı. Masada biraz sohbet ettik. Yeni planlar ve projeler varmış. Şimdilik çok memnun olduklarını söyledi. Açılır açılmaz çok iyi iş yaptıklarını, bu işi sevdiğini ifade etti. Zaten Metin Şen’i tanımayan yok. Çok kibar, çok efendi bir işadamı. Yeme-içme sektörüne sonradan girdi ama çok başarılı olacaklarını düşünüyorum. Yıllardır çok sevdiğim Ülkü Alikoç ise Serafina’da yeni işe başlamış. “Hayırlı olsun” dileğinde bulundum ve sohbet ettim. Geleceğin en büyük işletmecilerinden biri olacağından şüphem yok. Yıllarca ablası Ayşe Kucuroğlu ile Happly Ever After’da yer aldı. Şimdi oradan çıkıp tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Başarılı olacağından eminim.

        Diğer Yazılar