Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Antalya'ya gidince 7 Mehmet’e uğramadan dönülür mü hiç? Bazı şehirler için klasik olmuş mekânlar vardır. Antalya’yı bilen herkes için en klasik mekân şüphesiz 7 Mehmet adlı restorandır. İsmi ilginç gelebilir. Şöyle kısaca bir özetlemek gerekirse titiz ustasının mutfak elemanlarının saçlarını kazıtmasıyla Mehmet’in kafasında bir kazadan kalma V harfi şeklindeki yara izi ortaya çıkar. Arapça’da “7” manasına gelen V harfi ile anılacak Mehmet, bugün üçüncü kuşak temsilcisiyle ünü sınırları aşan bir restoran olarak hizmet veriyor. Ustası Hacı Hasan’dan aşçılığın inceliklerini öğrenen Mehmet Akdağ, 1988 yılında bayrağı oğulları Hakkı ve Sadullah’a devrediyor. Bugün Hakkı Akdağ’ın oğlu, torun Mehmet Akdağ artık bir klasik haline gelen 7 Mehmet’in başında. Ben de iş seyahati için hafta sonu Antalya’ya gidince soluğu 7 Mehmet’te aldım. Artık Antalya’ya yaz gelmiş diyebiliriz. Kaldığım otel olan Maxx Royal’deki yerli yabancı turistler arasında denize girenleri görünce inanın çok şaşırdım. Maxx Royal’i anlatmama gerek yok. Her şey muhteşem. Hangi restoranında yerseniz yiyin inanılmaz keyif alıyorsunuz. Dönüş zamanı gelince arkadaş grubumla 7 Mehmet’te yiyip öyle dönmeye karar verdik.

        7 Mehmet’e gitmeyeli yıllar olmuş. Benim gittiğim dönemde Hakkı Akdağ henüz rahmetli olmamıştı. Artık yerine oğlu Mehmet bakıyor. Ben de o gün tanıştım. Çok kibar, efendi, işini çok seviyor. Hatta üniversitede gastronomi okumak için tekrar sınava girmiş. Çok takdir ettim. İşini ne kadar sevdiğini gösteriyor. Zaten önümüzdeki yıllarda yeme-içme işi para için yapılan bir iş olarak kalmayacak. Bu işi bilen, seven, gönlünü veren insanlar yapacak. Tıpkı yurtdışında bu işi meslek olarak yapanlar gibi bizde de meslek olacak. Son dönemde bu sayı giderek artıyor. Mutfaktan anlayan, servisten anlayan ya da aşçı olan, işletmeci olanlar bu işi layığı ile daha iyi yapacak. Neyse ayaküstü Mehmet Akdağ ile sohbet ettikten sonra “Siz bana bırakın” dedi. İlk olarak masaya bezelye püresi yatağında ızgara sübye geldi, üzerinde çam fıstığı ile servis ettiler. Zeytinyağlı olarak karidesli enginar aldık. Salata olarak ortaya çilek ve pamelo meyve parçacıklı salata aldık. Sonrasında ise 7 Mehmet’in meşhur kokoreci geldi. Fakat bu kokoreç öyle sokak arası lezzetinden daha çok ana yemek şeklinde servis ediliyor. Kokorecin üstüne süt dana bonfile ile yemek faslını kapatıp tatlıya geçtik. Finalde ise tahinli kaymaklı kabak geldi. Hepsi çok başarılı ve lezzetli. 7 Mehmet klasik bir restoran değil, fine dining diyebiliriz. Hemen hemen her şeyi veriyor. Fakat normal bir restoran mönüsü kadar da kendi spesiyalleri olan yemekler var. Zaten gelen müşteri en çok bunları tercih ediyor. Eğer yolunuz Antalya’ya düşerse 7 Mehmet’i mutlaka bir test etmenizi isterim.

        BİRAZ YEREL OLMAK GEREKİYOR

        Anadolu seyahatlerim oluyor zaman zaman. Her gittiğim yerde dokusu olan, otantik ve yöresel yerleri tercih etmek istiyorum. Ancak Anadolu’nun da İstanbul’dan farkı yok. Hepsi modern olma yarışına girmişler. Oysa büyükşehirlerden oraya giden insanların tek istediği şey biraz yerellik. Ama bunu görmek mümkün olmuyor. Diyarbakır, Gaziantep, Adana nereye gidersem gideyim restoranların hepsi maşallah son model araba gibi. Ama bizim gibi büyükşehirden buraya gelen insanlar böyle yerlerde daha çok klasik araba görmeyi tercih ediyor. Örnek vermek gerekirse Antep’te Pişirici diye bir yere götürdüler. Şık bir restorandan farkı yok. Benim tercihim sokak arası lezzetler. İmam Çağdaş’ın İmam Çağdaş olmasındaki en büyük sebep tamamı ile dokusunu bozmadan yerelliğini koruması. Sunumlar, lezzetler çok yerel. O yüzden Gaziantep’e her giden soluğu İmam Çağdaş’ta alıyor. Yeni bir sürü yer açılıyor. Hepsi aynı tarzda, birbirinin kopyası gibi. Geçtiğimiz gün Beyrut’a giderken bir gün Adana’da mola verdim. Adana’da çok sayıda kebapçı var. Kazancılar diye bir yere götürmeyi uygun görmüşler.

        Kazancılar şehrin en eski kebapçılarından biri. Ancak tarzı hiç öyle değil. İstanbul’da ara sokakta kebabından çöp şişine daha iyi yapan yerler var. Zaten aynı Kazancılar İstanbul’da da şube açtı ancak çok başarılı olduklarını düşünmüyorum. Bir tanesini kapattılar, diğeri de can çekişiyor. Dönüp “Bunlar niye oluyor” diye kendilerine sormaları gerekiyor. Büyük hayallerle gittiğin mekândan hayal kırıklığı ile çıkıyorsun. Personel çok iyi, herkes elinden geleni yapıyor. Ancak konsept Adana’ya, daha doğrusu bizim gibi turistik gezi için gidenlere hitap etmiyor. “sonradangurme_” adlı Instagram hesabımda fotoğraf paylaştıktan sonra bir sürü arkadaşım arayıp “Çok yanlış yere gitmişsin” dedi. Bu duruma gerçekten çok üzülüyorum. Yılların markaları biraz kendilerini yenilemeli. Bu yenileme tabak çanak değil sunum, lezzet, biraz da dekor olmalı. Bildiğiniz sıradan bir kebapçıda yemek yiyorsunuz. Oysa Kazancılar, Adana’da yılların markası. Çok modern olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu sarf ettiğimiz çabayı yerel olmaya harcasak inanın daha iyi olacak. Benden söylemesi.

        Diğer Yazılar