Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Karaköy için son iki yılın en popüler semtlerinden biri diyebilirim. Arka arkaya çok sayıda mekân açıldı. Fakat elle tutulur mekân sayısı çok az. Sadece hafta sonu iş yapan mekâna zaten mekân demem. Mekânların çoğu sadece hafta sonu iş yapıyor ama havalarından geçilmiyor. Aslında hafta içi sinek avlıyorlar. Sanal bir pazar olduğunu düşündüğüm Karaköy’de tabii ki güzel mekânlar da var. Bunların başında yeni açılan 10 Karaköy adlı otel geliyor. Son ayların en popüler yerlerinden biri diyebilirim. Küçük ve çok şık bir butik otel olarak hizmet veriyor. Hafta sonu Karaköy’de şöyle bir keşif yapalım diye yola çıkacak olursanız 10 Karaköy’de kalarak keyfini çıkarabilirsiniz. Her yere beş dakika mesafede. Ben de Karaköy turu yapmaya karar verdim. Otele yerleştikten sonra hemen alt köşede bulunan Rudolf’a gittim. Rudolf, ünlü aşçı Rudolf Van Nunen’in yeni açtığı mekân. Küçük ve Avrupa’daki mekânlar gibi. Tarzı, yemekleri, servisi çok başarılı. İşin başında mekânın patronu olunca her şey çok iyi oluyor. O gece yemeğimizi burada yedik. Masaya ilk olarak manchego peynirli hindiba salatası geldi. İçerisinde yeşil elma ve ananas dilimleri, haşlanmış bıldırcın yumurtası ve ceviz var. Zencefil sosu ile servis ettiler. Daha sonra porçini mantarlı risotto ve Ege kum midyeli fettucini geldi. Ortaya da taze fesleğen ve kuzukulağı ile servis ettikleri ördek pastırması aldık. Rudolf’a İlk açıldığı gün gitmiştim. O zaman tam oturmamıştı. Ama şimdi her şey tam kıvamında. Denemeyen varsa mutlaka bir deneyin derim. Hemen üst katında teras var. Cuma akşamları ünlü isimler DJ’lik yapıyor. O gece Mehmet Karan vardı. Her telden çalıyordu. Bana hitap etmediği için fazla kalamadım. Buranın işletmesinin başına çok sevdiğim Mehmet Acar geçmiş. O gün geceyi böyle tamamladık. Ertesi gün keşif için yollara düşme zamanı gelmişti.

        MÜŞTERİYİ ÇİLEDEN ÇIKARAN MEKÂN

        İlk olarak güzel bir kahvaltıdan sonra yürüyerek Karaköy’ü keşfetmeye çıkacaktım. Kız arkadaşım “Unter diye bir yer var, oraya gidelim” dedi. Yürüye yürüye Unter’e kadar geldik. İçeriye girdik, bizden başka kimse yok. Belki de sabah erken saat olduğu için bilemiyorum. Neyse bir yere oturmak için garsonla pazarlık yapıyoruz. O bizi dar iki kişilik bir masada oturtmak istiyor, biz de dört kişilik genişçe masada oturmak istiyoruz , “Zaten dükkân boş oraya oturalım” diye ısrar ediyoruz. Neyse dört kişilik masaya oturduk, “Gelen olursa iki kişilik masaya geçeriz” dedik. Bize bakan garson protesto eder gibi dışarıya çıkıp sigara içmeye başladı. Bu kadar saygısız bir işletme anlayışını görmediğim için çok şaşırıyorum. O an birileri kamera şakası yapıyor diye düşündüm. Hadi bırakın yazar kimliğimi bir tarafa, bunca yıldır gece hayatında gezen, tozan, yiyen, içen bir adamım, böyle şey görmedim. İki kişilik masaydı dört kişilik masaydı derken tadımız tuzumuz kaçtı. Zaten mekâna girince neyin ne olduğunu anlıyorsunuz. Tamam, sabah erken saat ama personel oturmuş bildiğin müşteri gibi kahvaltı yapıyor. Neyse biraz oturduk baktım tadımız tuzumuz yok, başka bir mekânda kahvaltı yapmak için tekrar yola düştük. Şimdi Karaköy çok gelişiyor diyenlere bir şey demek istiyorum. Siz gelişmenin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Müşteriye böyle davranan bir müessese Karaköy’e nasıl katkı sağlayacak merak ediyorum. Meğer benim başıma gelen daha önce birçok kişinin başına gelmiş. Çoğu kişi Unter’e küsmüş. Bunu yaşadığımı çevremdeki insanlarla paylaşınca anladım. Herkes benim gibi dolmuş da benim yazmamı bekliyormuş. Buranın sahibinin bir an önce işinin başına geçip duruma el atması gerekiyor. Yoksa iki kendini bilmez garson, komi yüzünden batacak. Bir de çıkarken mutfağa göz attım, “İyi ki burada kahvaltı yapmamışız” dedim. Görmeniz gerekiyor. Sokak arasında çay satan yer bile buradan daha temizdir, inanın.

        KARAKÖY’DE KAHVALTI ARAYIŞI

        Yürüyerek gezerken hemen bizim otelin arka tarafında bulunan Forneria’yı tesadüfen gördüm. İçeriye girip bir yere oturduk. Mekân küçük ama servis ve hizmet muhteşem. Mekânın başında Mehmet İdik var. Gece servisini yapmış, sabah da erken saatte dükkâna gelmiş. Oturduk, güzel bir kahvaltı geldi. Ne istediysek zamanında ve istediğimiz gibi geldi. Çok beğendim. İşini layığı ile yapan yerlere rastlayınca anlatmak gerekiyor. Mekânların birinci görevi iyi hizmet vermek. Unter gibi hizmet veremeyen yerler olunca diğerlerinden övgü ile söz etmek zorunda kalıyoruz. Birinci göreviniz müşteri memnuniyeti. Ama bizde her kafadan bir ses çıkıyor. Kahvaltıdan sonra İstanbul Modern’e girmeden olmaz. İstanbul Modern’de o gün Şahin Kaygun, Magnum-Kontakt, Baskılar, Geçmiş ve Gelecek isimli sergiler vardı. Daha sonra Modern’in kafesinde oturup kahve molası verdik. Tarihi doku muhteşem. Hâlâ burasının hak ettiği değeri bulamadığını düşünüyorum. Çok güzel mekân bence.

        HERKESİN İMRENDİĞİ MEKAN

        AKŞAM Karaköy’ün en popüler mekânı olan Colonie’ye gitmek için yollara düştük. Öyle yollara düştük dediğime bakmayın, Karaköy 10’dan yürüyerek yaklaşık beş dakika sürüyor. Colonie açıldığı günden beri en çok sevdiğim mekânların başında geliyor. Bir kere mekânın sahibi Yücel Özalp çok efendi ve düzgün bir adam. Uzun süredir tanışırım, hiç tarzını bozmayan, hep geride kalan ve işini yapan bir mekân sahibi. Düzgün bir aile yaşantısı var. Yeme-içme işini de iş gibi yapıyor. Colonie’den içeriye girer girmez sağ tarafta bir bar ve lounge bölümü var. Akşam yemeğe oturmadan önce burada bir şey içiyorsunuz, geceyi uzatmak isterseniz de burada devam ediyorsunuz. Muhteşem bir bar karşınızda duruyor. Klasik içkiler dışında envai çeşit kokteyller yapıyorlar. Colonie kendini son dönemlerde çok geliştirdi. Çünkü mekâna ilgi artınca daha iyisini yapmak için piyasadan çok sayıda iyi personeli transfer ettiler. Bunların başında yılladır Lucca’da çalışan, herkesin bildiği, kokteyl denilince akla gelen Cevat Yıldırım var. Cevat o gece işin başındaydı. Sadece Colonie değil grubun diğer mekânlarında da koordinatörlük yapacak. Çok keyifli ve azimli gördüm. “Bazen kan değişimi iyi gelir ağabey” dedi, ben de bir şey sormadım. Sonuçta kendi kariyeri için en doğru kararı kendi verir. Neyse biraz barda oturduk daha sonra bize ayrılan masaya geçtik. O gece bize garson Olgun Mert baktı. Ama mekânın şefi İbrahim bir dakika olsun yerinde durmuyor. Bütün masaları radar gibi tarıyor. Eksik bir şey olursa yetişiyor.

        Personelden gözünü ayırmıyor. Servis tıkır tıkır işliyor. Daha elini kaldırmadan Olgun hemen yanında bitiveriyor. İçeceğin bitmeden yenisi geliyor. O gece masaya ilk olarak sırlanmış somon, crispy ördek ve Asya baharatlı bonfile aldık. Daha sonra suşi tabağı söyledik. Suşi servisine yeni başlamışlar. Muhteşem bir lezzet. Son günlerde yediğim en güzel suşiydi diyebilirim . Bu suşi işini bir de Sunset çok iyi yapıyor. İkisi yarışır bana göre. Sektörde şimdi herkesin gözü Colonie’nin üstünde, ne kadar sürecek dedikoduları yapıladursun bence aldı başını gitti. Yemek muhteşem, ambiyans muhteşem, servis çok iyi, fiyatlar uygun. Daha ne olsun. Saatler ilerledikçe mekân doluyor. Zaten 5 gün öncesinden dahi rezervasyonlar dolmuş oluyor. Kapasite belli. Hatta mekânda olabilmek için akşam 6-7 gibi yemeğe gelenler var. Yer bulamadıkları için bunu yapıyorlar. Bu mekân için büyük başarı. Sonra bara geçip gece geç saatlere kadar mekânda eğleniyorlar. Yemek müşterisinden sonra ayrı bir kitle daha geliyor mekâna. Onlar da kulüp kısmında eğlenmek için kapıda kuyrukta bekliyor. Öyle herkesi almıyorlar. Çünkü müşterinin rahat etmesi için kişi sayısı belirlemişiler. Binlerce kişiyi içeriye sokmanın bir anlamı yok. Son günlerde işini layığıyla yapan mekân görünce yeme içme sektörü adına sevindim. Unter gidip buraya bir bakmalı bence. Müşteriye dayak atma, aşağılama dönemi çoktan kapandı. Yer çok, sana gelmem başka yere giderim. Ama bu zihniyette olanların sonunu hep birlikte görüyoruz.

        Diğer Yazılar