Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR mekân açarken en önemli şeylerin başında bizlerin çanak çömlek diye geçiştirdiği ama mekân için çok önemli olan bardak, tabak sunumları geliyor. Dükkân yapılır, milyon dolar harcanır ancak iş tabak çanak seçmeye gelindiğinde inanılmaz zorlanılır. Çünkü bu detaylar müşteri için çok önemlidir. Türkiye’de rekabet bu anlamda üst seviyelerde. Çok sayıda yabancı marka var. Ancak bir o kadar da başarılı üretim yapan yerli firmalar var. Benim tercihim her zaman yerli üründen yana olmuştur. Geçtiğimiz gün Sofa Otel’de Paşabahçe’nin kuruluşu olan Nude’nin yeni serisinin tanıtımını yapmak için bir organizasyon düzenlendi. Kimler yoktu ki. İstanbul gece hayatında kimi ararsanız yeni tanıtılan ürünleri görmek, sunumlara bakmak için geceye akın etmişler. Ben de şöyle bir dolanıp sergilenen bardakları yakından inceledim. İnanılmaz tasarımlar var. Çok kaliteli malzeme, yaratıcı ve kaliteli bir işçilik. Bardaklar şıkır şıkır. Şarap bardakları özellikle çok iyi tasarlanmış. Onun dışında yeni trend, çay bardağının biraz büyüğünde rakı içmek. O kadar fazla çeşit yapmışlar ki bakmaya doyamıyorsunuz. Ayaküstü sohbet ederken Şişecam’ın yani Paşabahçe’nin ne kadar büyük olduğunu görmüş oldum. Çok sayıda fabrikası var. Artık birçok yere üretimi onlar yapıyor. Sadece Türkiye’de değil birkaç ülkede daha büyük fabrikaları var. Bizim bunlardan belki haberimiz yok ama bırak ünü sınırları aşmayı, Paşabahçe dünya markası olmaya başlamış bile. Yabancı restoranlar artık ürün seçerken ilk olarak Paşabahçe’ye bakıyormuş. Gurur verici bir durum. Ben kendi adıma çok sevindim. Markalarımızın dünyada bizleri temsil etmesi gurur veriyor. Bütün Paşabahçe ekibi Nude’nin yeni seri tanıtımında oldukça heyecanlıydılar. Gecede ev sahipliğini Şişecam Cam Ev Eşyası Grubu Başkanı Cemil Tokel yaptı. Kibarlığı ve efendiliğiyle işini seven biri olduğu her halinden belli. O kadar güzel anlatıyor ki yaptıkları ürünü, o anda mağazaya koşup alasınız geliyor. Her şeye hâkim; bardakların kenarlarındaki incelikten tutun, bir bardağın ağırlığının ne kadar olması gerektiğine kadar... Cam konusunda tam bir uzman. O gün bütün bardaklarda hemen hemen her şeyi test ettik. Hepsi çok başarılıydı.

        TARABYA’DA LEZZET TERAPİSİ

        BU aralar Bodrum ziyaretleri falan derken ister istemez sayfiye havasına girdim. İstanbul’da kaldığım zaman içim darlanıyor. Uzun bir kıştan çıktık, havalar günlük güneşlik, insan deniz kıyısında keyif yapayım istiyor. Hal böyle olunca geçtiğimiz günlerde akşamüstüne doğru şehirdeki kaçış noktam Tarabya’da aldım soluğu. Tarabya’ya geldiğimde huzur buldum. Bundan bin kusur yıl önce de insanlar bu bölgede huzur bulduğu, rahatladığı, keyif yaptığı için adı Tarabya olmuş. Daha doğrusu Therapia derlermiş, yani bildiğimiz terapi. Karadeniz’in havası boğaz koridoruna girip direkt buraya ulaşıyor. Hâlâ tertemiz havası ve dokusu ile İstanbul’un diğer bölgelerine göre nispeten bozulmadan günümüze ulaşmış. Akşam güneş batmadan Therapia Balık’ta aldım soluğu. Camekânlı bölümdeki denizin içinde diyebileceğimiz bir masaya geçtim. Normalde kışın burada camlar kapanıyor. Ama hava çok sıcak olduğu için camlar açıktı. Rüzgâr yüzüne vuruyor, deniz havası... Değmeyin keyfime. Mekânda beyaz renk hâkim. Duvarlarda eski İstanbul fotoğrafları ve denizle ilgili objeler birbirini tamamlamış. Sade, göz yormayan fakat çok şık bir mekân. Güneşin batışını kaçırmayayım diye siparişlere geçtim. Önden taze kaya koruğu, deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması ve enginar aldım, ortaya da çoban salata yaptırdım. Ürünlerin her biri Ege’den gelince hepsi bir başka lezzetli oluyor. Arkadan kalamar ızgara, ahtapot ızgara ve tarak sote aldım. Balık olarak ise lagos. Güneşi bu lezzetlerle batırdım, iki kadeh de bir şeyler içtim. Konumu itibarıyla denizin dibinde olan bu mekân hakkını veriyor. Boş yere işgal etmiyor Boğaz’ın ve İstanbul’un bu eşsiz noktasını. Keyifle geldiğim mekândan lezzetli bir akşam yemeği yiyerek daha da mutlu ayrıldım.

        Diğer Yazılar