Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        UĞRAŞTIĞIN işe kendini vererek yaptın mı ne yaparsan yap başarılı oluyorsun hayatta. Özellikle bizim yeme-içme sektöründe bu durum su götürmez bir gerçek. İşin başında olup her şeyinle ilgilendin mi, hiçbir zaman ben oldum havasına girmeyip ilk günkü heyecan ve titizlikle çalıştın mı Allah yürü ya kulum diyor zaten. Anadolu yakasında Maltepe’de çok meşhur bir dönerci var, Ali Usta diye. İnsanlar üşenmeyip lezzetin peşinden Maltepe’ye, Dönerci Ali Usta’ya döner yemek için gidiyor. Ali Özcan işin mutfağından yetişmiş, kebapçı, çırak, usta derken kendi yerini açarak döner işine girmiş. İşinin başından bir an olsun ayrılmadan didinmiş durmuş. Maltepe’deki yer 4 katlı bina halini almış, sonrasında Şirinevler, Ümraniye ve Ataşehir şubeleri açılmış. Sadece Maltepe’de günde bir ton döner satar hale gelmişler. İmalathaneler, yüzlerce çalışan vs. Ben de geçtiğimiz günlerde Dönerci Ali Usta’nın Ataşehir’deki yeni açılan şubesine uğradım. Güzel, buz gibi mekân yapmışlar. Müdüründen personeline herkes dikkatli ve güler yüzlü. Yemeğe başladım ve deyim yerindeyse sukut-u hayale uğradım. Belki de yeni açıldığından bilinmez, buradaki sirkülasyon Maltepe’deki kadar değil, haliyle buraya taktıkları döner aynı gün tüketilmiyor. Bir beklemişlik vardı ette bana kalırsa. Durum böyle olunca sadece ben değil, Dönerci Ali Usta’ya ilk kez giden herkesin aklında kötü bir intiba oluşabilir. İyi hoş büyüyorsunuz ama sizi siz yapan üründeki böyle bir hata asla özür kabul etmez. O yüzden benim naçizane tavsiyem ilk zamanlardaki dikkati ve özeni hiçbir zaman kaybetmeyin. Zira bunca yıllık emek boşa çıkmış olur, tırnaklarınızla kazıyarak geldiğiniz yerden bir anda düşersiniz. İsmini hep duyduğum Ali Usta’da ilk deneyimim böyle oldu. Umarım en kısa zamanda kendilerine çeki düzen verirler. Ben de düzelip düzelmediğine gidip bakacağım. Yoksa yılların markasına yazık olur.

        Sunset ailesine iki ödül birden

        İSTANBUL’DA olanlar için şık yemek ve keyifli bir ambiyans için göstereceğim bir adres de Sunset. Bu sezon hayata geçirdiği Brasserie konsepti, alışılagelmiş lezzetleri ve profesyonel hizmetine Ulus sırtlarından Boğaz’a uçan manzarasını da ekleyince Sunset’in atmosferi anlatılmaz yaşanır bir hal alıyor. Bir de mehtaplı akşamlar var işte o zaman ne yapıp edin gidin derim. Ayrıca Avrupa, Anadolu ve Güney Amerika’nın önemli şaraplarıyla oluşturdukları 500’ü aşkın çeşidin bulunduğu kav, iki önemli şarap otoritesi Wine Spectator ve The World of Fine Wine tarafından ödüllendirilmiş. “Best Awards of Exellence” ve dünyanın en iyi şarapları sıralamasında aldıkları “iki yıldız” derecesiyle başarıları taçlandırılmış. Şehrin medar-ı iftiharlarından Sunset’i, bizler de buradan alkışlıyoruz. Şehirde Sunset gibi 20 tane daha restoran olması gerekiyor. Ama maalesef yok. Çok iyi restoranlar var diyen Modacım Taji’ye, geçenlerde “Say bakayım” dedim zorlana zorlana ancak altı mekân sayabildi. Üşenmeyin bir de siz sayın, bakalım kaç tane çıkacak. Kebapçı, balıkçı, cafe saymıyorum, fine dining restoranlar olacak. Bu konuda ülke olarak çok geride kalıyoruz. Keşke daha çok olsa ama son dönemlerde yerli turist gibi yabancı turist de elini ayağını yeme içmeden çekti. Geçen seneye göre yüzde otuz düşüş var. Esnaf kan ağlıyor. Yabancı haber kanalları birinci sırada Türkiye’den savaş haberleri veriyor. Güneydoğu’daki olayın İstanbul ile ilgili olmadığını gel de anlat. O yüzden sektör zor duruma düşmeye başladı. Kimsenin keyfi kalmadı. Her gün daha da zorlaşıyor. Zaten sponsor denen hadise ortadan kalktı. Şu an söylenecek o kadar çok şey var ki ne diyeyim, hangi birini anlatayım. Türkiye’deki işsizlik sorunu bana kalırsa turizmle, yeme-içmeyle aşılacak. Eğer yeme-içme hasar görürse binlerce insan daha işsiz kalır. Her restoran bir fabrika kadar işçi çalıştırıyor. Bacasız sanayinin daha iyi olması için elinizden geleni yapın lütfen.

        Diğer Yazılar