Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIYAFET satan dükkânlar, bunların yanında hamburgercisi köftecisi olan yerlerdi alışveriş merkezleri. Ama şimdi bakıyorsun şehirdeki en popüler mekânlar AVM’lerin içinde. Dünyaca ünlü yeme içme markaları İstanbul’a gelirken kendine adres olarak bu merkezleri seçiyor. Ziyaretçi trafiğinin yoğun olduğu doğru lokasyonu ve istediğin yeri buldun mu neden açmayasın? Sokaklar, caddeler tutulmuş, fahiş fiyatlarla pazarlanıyor. İşi bilen kurt işletmeci de kiraydı, bürokrasiydi uğraşmamak için AVM’lere yöneliyor. Bu yazın sürprizlerinden Kanyon’un en yenisi Escale’ye uğradım geçenlerde. Zaten Kanyon yeme içme mekânlarıyla ön plana çıkmış bir alışveriş merkezi. Yeri merkezi, civarında beyaz yakalı diye hitap ettiğimiz çalışan kesim çok fazla. Kanyon için ziyaretçisi bol olan bir buluşma noktası diyebiliriz. Yücel ve Gülin Özalp çifti de burayı iyi değerlendirerek yeni mekânları Escale’yi hayata geçirmiş. İkisi de zevkli, vizyonu olan ve bu işi iyi bilen insanlar. Topaz’ı bir İstanbul klasiği yaptılar. Bakıyorsun Karaköy’ün en şık mekânı Colonie de onların eseri. Burada da kendilerine yakışan bir mekân yapmışlar. Tam bir brasserie açmışlar. İstersen beyaz örtülü masalarında otur şık bir yemek ye, istersen barın olduğu bölümde sohbet muhabbetin yanında bir şeyler atıştırıp bir kadeh iç. Mönü zengin; pastane işi tatlıların, etin, balığın, pizzanın, şarküteri ürünlerinin envai çeşidi var. 12 metrelik bir bar yapmışlar, bir şey içmesen bile karşısına geç otur izle. Öyle bir albenisi var anlayacağınız. Bu bölüm karo çini yer döşemesi, kırmızı bar tabureleri, oturma grupları, beyaz sandalyeler, palmiyeler ve şık aydınlatmayla daha bir bistro şeklinde. Gün ortası veya sonunda bir iki kadeh bir şey içmek için oldukça ideal. Gece 2’ye kadar açıklar.

        KANYON’UN EN HAVALI MEKÂNI

        Colonie’de harikalar yaratan Cevat Yıldırım’ın kokteylleri burada da çoktan meşhur olmuş. Diğer bölüm ise bembeyaz örtülerle donatılmış masalarıyla keyifli bir yemek için biçilmiş kaftan. Dış bölüme de masalar koymuşlar, kırmızı ahşap oturma grupları, beyaz sandalyeler, sokak lambaları ve zeytin ağaçlarıyla adı gibi tam bir “escale”, yani mola noktası yaratmışlar. Şayet yolunuz Kanyon’a düşerse hiç değilse dekorasyonu bir görün derim. Zira AVM’de olduğunuzu unutturan bir atmosfer var. Neyse ben gittiğimde öğle saatleriydi, mekân çakılıydı. Masaya geçmeden önce barın havasını bir koklayayım diyerekten bir soda alıp oyalandım. Sonrasında masaya geçtim. Mönüde Babakale’yi görünce dayanamayıp deniz ürünlerinden gideyim dedim. Malum Babakale deniz ürünlerinin membaı. Kuzey Ege’de, Asya’nın en batısında bir balıkçı köyü. Buradan çıkan kalamar ve ahtapotun dünyada eşi benzeri yok. Babakale’den getirdikleri ahtapotun ızgarasından aldım. Ortaya roka salatası yaptırdım. Ana yemek olarak ise közlenmiş patlıcan ve kuşkonmaz ile servis ettikleri ızgara levrek aldım. Finalde ise tercihim kavun sorbe ile servis edilen meyveli milföy oldu. Rüştünü ispat eden Topazcılar, burada dekorasyondaki başarılarını mutfağa taşımış. Ürün, yerinden gelip bir de taze oldu mu aşçıya birkaç dokunuş kalıyor. Mönüleri zengin, dünya mutfağından örnekler de var, pizzalar da. Babakale’nin ahtapotu da var, köy tavuğu da. Yanına da zengin tatlı seçeneklerini eklemişler. Levent bölgesi başta olmak üzere, şayet Kanyon’a yakın bir yerlerdeyseniz “Nerede buluşalım” diye düşünmeyin, adres belli. İstanbul gece hayatında son dönemlerin en şık mekânlarından biri diyebiliriz Escale için. Çok ferah ve inanılmaz havalı olmuş. Ya da en havalı mekân diyelim daha kolay olur. Bütün ekip çok düzgün, hepsi seçme personel. Mutfağının başında Fatih Göktaş, salon şefi olarak ise Salih Çınar ve Cihan Demir var. Ekip tam bir profesyonel, işlerinde çok iyiler. Özetle hizmetinden fiyat politikasına her şey dörtdörtlük. Bir haftada iki kez aynı mekâna giderek rekor kırdım diyebilirim.

        Arda’nın Mükellef yeri

        BU köşeyi takip edenler bilir, yeme içme işinde birinci kural işinin başında olacaksın. Bir de mekân şef restoranıysa işte o zaman başarı kaçınılmaz oluyor. Bugün Avrupa’ya gittiğinde sokak arasındaki mekânlardan, isim yapmış marka restoranlara kadar birçoğu şef restoranıdır. Bizde de bunun örnekleri var, zaten onlar da çoktan alıp yürüdüler. İşte bunlara bir örnek de Arda Türkmen. Arda yeteneğinin yanında beyefendiliği, güler yüzü ve çalışkanlığı ile yeni dönem şeflerin başında gelen bir isim. İlk olarak Leblon’la tanıdık onu. Asmalımescit dedin mi insanların aklına gelen yegâne yerlerden biriydi. Sonrasında TV programıyla Arda bildiklerini milyonlara aktarmaya başladı. Leblon’dan sonra Karaköy’de Forneria’yı açtı. Leblon’un kemikleşmiş müşterisi Karaköy’de de Arda’yı yalnız bırakmadı. Daha ilk ayında Forneria, Karaköy’ün en çok iş yapan mekânlarından oldu. İşine âşıksan daha fazlasını yapmak için çabalayıp durursun. İşte böyle bir haletiruhiye ile Arda geçtiğimiz günlerde girişinde Forneria’nın da olduğu Haze Otel’in teras katında Mükellef’i açtı. Haze Otel, Karaköy’deki deniz işletmelerine inerken sağ köşede yer alıyor. Geçenlerde yine bir İstanbul’um geldiği için tarihi yarımadadan tut Karaköy’e turist gibi gezdim sokaklarda. Akşama doğru Arda’nın yeni mekânı Mükellef’te aldım soluğu. Çok yeni olmasına rağmen maşallah diyelim, mekân çakılı. Sağ olsunlar, ön tarafta güzel bir yer yaptılar, geçtim oturdum. Arda’yı tanıyanlar bilir, dünya mutfaklarını çok iyi tanır ve hazırlar ama tam bir Türk mutfağı âşığı. Zeytinyağlıdan tut bizim mezelere, et yemeklerine ve hamur işlerine kadar hepsi Arda’dan sorulur. Burada da Türk mutfağını en iyi şekilde icra ediyor. Mönüde bu toprakların yüzlerce yıllık lezzet sırları.

        TARİHİ YARIMADADA KEYİF

        Zaten mekâna girdiğinde fark edeceksin, kocaman bir kara tahta var. Her gün ellerinde tebeşir, özenle yazıp çiziyorlar. Sunumlara bakıyorsun herkeste bir hatırası olan, içinizi cız ettirecek cinsten emaye tabaklar, ev işi porselenler, cam kâseler. Neyse tarihi yarımadayı karşıma aldım, geçtim oturdum. Masaya ilk olarak babagannuş, carcarun, zeytinyağlı elma, çökelek salatası ve Arap köfte istedim. Bir de fındıkkabuğu közünde ızgara kuzu gerdan aldım. Hepsi birbirinden lezzetliydi. Ürünler Anadolu’nun dört bir yanından gelip mutfağa giriyor. Arda ve ekibi de gelen ürünün hakkını verince yeme de yanında yat. Mekânın dikkat çeken diğer yönü ise kurduğu sofralar gibi gelenlere mükellef bir İstanbul manzarası sunuyor. Karşında Topkapı Sarayı, Ayasofya, arkanda Galata Kulesi. Sunumlarından lezzetlerine, çalan müziklerden konumuna Mükellef, tam bir turizm ofisi olmuş. Yerli yabancı buraya gelenlere hem İstanbul’u hem de Türk mutfağını hakkıyla yaşatıyor. Şimdi Arda her ne kadar aşçı olup işlerin başında olsa da hem mutfakta hem salonda çalışan büyük bir ekip var. Salonda şef olarak Yunus Cankıymaz var. Hepsi işine dört elle sarılmış. Hepsi çok iyi. Güzel bir gece geçirmek için mükellef bir yer diyebilirim.

        Diğer Yazılar