Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAZEN turist olmayı seviyorum İstanbul sokaklarında. Tak sırtına çantayı, git gidebildiğin kadar. Turist olduğum günlerde genelde yürüme mesafesindeki yerleri seçiyorum. Karaköy benim en sevdiğim yerlerden biri. Karaköy 10 Otel geçtiğimiz yıl hizmete girdi. Gerçekten dünya standartlarında yönetiliyor. Bu işte en önemli şey personeldir. Karaköy 10 yabancı marka olduğu için standartlarından taviz vermiyorlar. Çok zamanım varsa yeni yerler keşfetmeye çalışıyorum. Fakat sınırlı bir zamanda mümkün mertebe bildiğim yerlerde karar kılıyorum. O yüzden Karaköy 10 benim için birinci tercih oluyor. Tabii Karaköy bölgesinde yeni yerler açılıyor. Eğer ondan daha iyi bir yer olursa denemeyi seve seve kabul ediyorum. Amerikan menşei, dünyaca ünlü butik otel markası Morgan, İsmail Ekşioğlu’nun Ne Sa isimli turizm şirketiyle ortaklaşa olarak bu projeye girdiler. Tarihi Balıklı Han’ı alıp, ödüllü mimarlar, akademisyen ve sanat danışmanları eşliğinde restore ettiler. Hem İstanbul’un tarihini korudular, hem de şehrin turizmine önemli bir katkıları oldu. Toplamda 71 odası olan butik bir otel burası. Otelcilik konusunda kendini kanıtlamış Morgan Ailesi, deneyimini burada da sergiliyor. Tabii İstanbullunun çok iyi tanıdığı ünlü şef Rudolf Van Nunen’in kendi adıyla açtığı restoranı Rudolf, otelin en büyük kozlarından. Zira şu an Karaköy’ün en popüler mekânlarından biri. Slow food akımının temsilcisi olarak tazeliği ve ürünlerin yerinden gelmesini kendine misyon edinmiş bir mekân. Dünya mutfaklarından bizim lezzetlere kadar herkesin bir şeyler bulabileceği zengin bir mönü yapmışlar. Bir de otelin üst katındaki bar var ki o da tam bir Karaköylü olmuş. Kısacası Karaköy 10 bulunduğu konumu tam anlamıyla yaşatan bir yatırım. Tarihse tarih, eğlenceyse eğlence, lezzetse lezzet. O yüzden benim nazarımda ilk sıralardalar.

        TARİHİ YARIMADA GEZİSİ

        Şimdi Karaköy’de turist olunca âdettir Galata Köprüsü’nü boydan boya yürümek lazım. Benim tercihim sabahın erken saatleri oldu. İnanılmaz güzel bir doku var burada. Kendini başka bir yerde, başka bir dünyada zannediyorsun. Eminönü daha yeni hareketleniyor. Şehir hatları vapurları vızır vızır çalışıyor. Hayran hayran dolaşırken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Sonra otele dönüp güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı faslından sonra tekrar attım dışarıya kendimi. Bu sefer istikamet tarihi yarımada. Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Mısır Çarşısı, Kapalıçarşı gez gez bitmiyor. Bizimkisi hızlandırılmış bir gezi olduğundan tam randımanlı olmuyor haliyle. İki güne yayarsanız doya doya gezersiniz buraları.

        Diğer Yazılar