Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ART nouveau stili binasıyla kültür ve sanat alanında dünyaya açılan kapımız İKSV. Öyle alelade bir yapı değil burası. Dışı ayrı, içi ayrı sanat. Yer döşemelerinden iç duvarlardaki çizimlere kadar hepsi önemli sanatçıların ellerinden çıkan birer eser. Yılmadan gerçekleştirdikleri etkinliklerle bu şehre sanat pompalıyorlar. Binanın en can alıcı noktalarından biri de tarihi İstanbul’u, Haliç’i kucaklayan teras katı.

        Geçtiğimiz günlerde “Şehirde çok farklı yeni bir yer açıldı” söylentileriyle soluğu Şişhane’deki İKSV binasında aldım. En üst kata geldiğimdeyse lal renginin hâkim olduğu yüksek tavanlı, ustaca dekore edilmiş bir mekânla karşılaştım. Orta yerdeki kocaman Buda heykelini gördüğümde “Tamam” dedim, “Bir Asya restoranındayım”. Sonrasında dünyada benzerine rastlayamayacağınız o muhteşem manzaraya karşı geçtim oturdum. Evet burası bir Uzakdoğu, bir Asya restoranı fakat öyle 2 suşi yuvarla, 1 kadeh sake ver cinsinden değil. Daha mekana adım attığınızda dekorasyon manzarayla birleşip sizi etkisi altına alıyor. Elinize mönüyü alıp bir de benim gibi mekân hakkında bilgi alırsanız, hayranlığınızı gizleyemeyip bir anda sesli düşünüyorsunuz: “Hımm anladım...”

        Şimdi efendim mekanın arkasındakiler 2 yabancı isim olup aslında bize çok da yabancı değiller. Cemiyet hayatının sevilen siması Esra Üstünkaya’nın ilk evliliğinden olan oğlu Fabio ve babası Agustine Suarez mekânın sahipleri. Baba-oğul yemek tutkularını yatırıma dönüştürmek için yaptıkları fizibiliteden sonra İstanbul’da karar kılıyorlar. Tabii bu işler öyle saldım çayıra Mevlam kayıra cinsinden olmuyor.

        LEZZET KEŞFİNE HAZIR OLUN

        AGUSTINE aslen avukat. İş dolayısıyla dünyanın dört bir yanını gezen, özellikle Asya ve Akdeniz mutfağı âşığı bir adam. Oğlu Fabio, Ecole Hoteliere Lausanne’da Otelcilik Yönetimi Bilimi okumuş. Baba-oğul bilim, vizyon ve gusto zevkleri lezzet paydasında birleştirip projelerini hayata geçirmişler. Dekorasyonun arkasında ünlü mimar Emir Uras var. Mutfağın başındaysa Perulu Luis Arevalo. Şef Arevalo eğitimini tamamladıktan sonra başta Peru olmak üzere Güney Amerika’da ve kıta Avrupası’nda Uzakdoğu restoranlarında çalışmış. Nikkei ve Japon mutfağı konusunda işinin ehli.

        Sipariş için mönüyü inceledim. Yoğunluk Asya mutfağında ama Akdeniz notaları da var, Nikkei de. Şef, mönü için ‘Meditasian’ diyor. O akşam önden acılı kalamar sote, kişniş ve Peru zeytini soslu ahtapot carpaccio, karides ve yengeçli samosa aldım. Suşi olarak da ‘ebi ten rolls’ istedim. Ana yemekte ördekten vazgeçmedim. Orman meyveleri ve beyaz çikolata soslu hafif bir tatlıyla yemeği sonlandırdım. Mönüleri ve şarap kavları çok zengin. Hepsi birbirinden lezzetli. Arevalo sadece yemek hazırlamıyor, İKSV binasının da hakkını vererek gastronomiyi sanat olarak icra ediyor adeta. Porsiyonlar bol, fiyatlara gelince mekânın konumuna ve lezzetlerine baktığında gayet uygun. İçki hariç 2 kişi ortalama 80 ile 120 TL arası bir ücret ödersiniz. İster kendiniz, ister eşiniz dostunuzla gidin ya da önemli bir misafirinizi götürün. Her şekilde memnun kalacağınız bir mekân. olmuş. Hiç şüphem yok ki bu sene şehirde en çok konuşulacak mekânlardan biri olacak.

        Pizzanın yeni adresi

        Mimarisi ve tarihiyle İstanbul’un açık hava müzelerinin, şahsına münhasır yapılarının başında geliyor Akaretler. Sultan Abdülaziz’in, Sarkis Balyan’a yaptırdığı şehrin ilk toplu konut örnekleri, yaklaşık 150 yıllık yapılar Akaret Sıra Evleri. Anlatacaklarım bu yapıların restorasyon çalışmalarından sonra şehre kazandırdıklarıyla ilgili. W Otel’in hemen altında açılan Pizza East’ten bahsedeceğim. Yıllar evvel Londra’da yaşayan bir arkadaşımla Shoreditch’te bulunan Pizza East’e gitmiştim. Sade, eskiyi andıran ahşap dekor ağırlıklı, sıcak, samimi bir mekân olarak aklımda kaldı. Sonra Londra’da iki yerde daha açtı. Ardından Amerika’da Chicago geldi, şimdi de İstanbul’dalar.

        AKARETLER’İN EN GÜZEL YERİNDE

        Yurtdışındaki Pizza East’lere baktığımda birbirine benzeyen konseptlerle tasarlanıp bulundukları şehrin kendine has dokusu olan bölgelerinde açılmışlar. Kesinlikle milliyetçilik yapmadan söylüyorum; bizde açılan Pizza East konumu, dekorasyonu ve lezzetleriyle bir tık daha yukarıda. Bir kere yeri çok merkezi. İster Nişantaşı tarafından yürü, ister Anadolu yakasından vapurla çık gel. Akaretler’in en güzel yerinde. Diğer dükkânlar gibi sağı solu sıkışık değil, her yere hâkim konumda.

        Ön tarafta yeşilliklerle zenginleştirdikleri bir bahçe var. İçeriye girdiğindeyse ahşap dekor ilk göze çarpan nokta. Ahşap masalar, sandalyeler... Hemen karşında karo çiniyle bezenmiş barı görüyorsunuz. Pizza East’in arkasında İstanbul’daki Soho House ekibi var. Dolayısıyla dekorasyon, vs. aynı grubun elinden çıkma. Mekânın çok konuşulan kokteylleri de Soho House ile aynı. Barın arka tarafında mutfağa açılan bölümdeyse şarküteri barı var. Buradan istediğiniz peynirleri satın alabiliyorsunuz. Gittiğim gün mekânın havasını daha iyi solumak için içeride oturdum. Çalışanların enerjisi çok yüksek. Tüm ekibin sanki sinirleri alınmış gibi. Bu durum müşteriye de yansıyor. Herkes hayatından memnun.

        Akşam keyfi için ideal bir yer

        KEYFİM yerinde, mönüyü incelemeye koyuldum. Pizzacı belki ama mönüde yok yok. Başlangıçlar, et, balık, makarnalar, tatlılar... En önemlisi de sadece İtalyan ustanın elinden çıkan pizzaları değil diğer yemekleri de odun fırınında pişiriyorlar. Varın lezzeti siz düşünün. Önce sarımsaklı ekmek ve ricotta peyniri dolgulu kabakçiçeği kızartması aldım. Kızartma dediysem yağ çekme filan yok. Arkadan mekânın alametifarikası pizzalarından sipariş ettim. Hamurun kıvamı, pişmesi tam kıvamında. Bresaola ve mozarellalı pizza geldi. “Taş yerinde ağırdır” lafı ne kadar doğru. Tüm malzeme yerinden gelince haliyle lezzeti de tam oluyor. Odun fırınında pişirdikleri kuzu omuzla finali yaptım. Dışı nar gibi içinde suyunu saklamış etin tadı hâlâ damağımda. Kendi yaptıkları sorbeyle yemek faslını bitirdim.

        SADECE PİZZACI ZANNETMEYİN

        Yemeklerin hepsi birbirinden güzel fakat Pizza East’i sadece pizzacı gibi değerlendirmeyin. Öğle servisiyle başlayıp gece 01.00’e kadar açık olan mekâna uğrayıp kahve alarak çıkabilir ya da kokteyllerinden içip zaman geçirdiğiniz kafe gibi düşünebilirsin. Pazarları kendi yaptıkları keklerden ekmeklere, Anadolu lezzetlerinden İtalyan peynirlerine uzanan seçeneklerin sunulduğu brunch programları var. Kaçırmayın derim. Bir yandan eş dostla geç kahvaltının, bir yandan da canlı müziğin keyfini çıkarın. Güleryüzlü ekibi, lezzetleri, dekorasyonu ve konumuyla Akaretler’e yakışan, Londra’daki, Chicago’daki kardeşlerini kıskandıracak cinsten yüz akı bir mekân olmuş Pizza East İstanbul.

        Diğer Yazılar