Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİZDE yemek ucuz mu pahalı mı? Kazancınıza göre değişiyor. Ancak bana göre ucuz... Çünkü artık İstanbul, Bodrum gibi yerlerde kiralar New York’tan daha pahalı hale geldi. Sektöre o kadar rağbet var ki kapanın elinde kalıyor. Peki final de öyle güzel oluyor mu? Kesinlikle hayır. Çoğu mekân milyonlar kaybedip kepenk kapatmak zorunda kalıyor. Ya da başka bir formülle kendi gibi birini bulup devretmeye çalışıyor.

        YURTDIŞINDA 2 KATI

        Sunset gibi bir yerde yemek yiyen 300 TL yani 100 dolar verdiği zaman şikâyet ediyor. Sunset gibi kaç mekân var ki İstanbul’da? Parmakla sayılı... Papermoon’da, Ulus 29’da veya Colonie gibi bir yerde akşam yemeği için içki dahil 250-300 TL verdiğinde kıymetler kopuyor.

        Aslında yurtdışında 2 katı para veriyoruz. Ancak dolar ve euro olarak verdiğiniz için göze çok gelmiyor. Kafayı toplayıp hesap yaptığınız zaman neyin ne olduğunu anlıyorsunuz. Doların yükselmesiyle yurtdışında yaptığımız harcamalar da otomatik olarak yükselmiş oluyor.

        HER YERİ BİR GÖRÜYORUZ

        Yurtdışında New York’tan örnek vermek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde bir yerde okudum. Masa diye bir yer var. Kişi başı 580 dolar veriyorsunuz. Yani 1.700 TL gibi bir rakam. Sadece kişi başı tasting (tadım) mönü fiyatı. Per Se 338 dolar, Brooklyn Fare 290 dolar, Eleven Madison Park 290 dolar, Daniel 290 dolar, Jean–Georges 281 dolar, en düşük Guise Blanca ise 255 dolar. Fiyatı en uygun olan yerde yediğinizde bile yaklaşık 800 TL hesap ödüyorsunuz kişi başı.

        Bizde ne yazık ki kıyaslama şekilleri çok farklı. Her yeri bir görüyorüz. Sıradan bir kafe ile Sunset, Papermoon, Ulus 29, Colonie gibi yerleri bir tutuyoruz. Oysa hem giden kitle çok farklı hem de yemek kalitesi çok yüksek. Ama bizde damak tadı olmadığı ve her şeyden çok iyi anladığımız için farkına bile varmıyoruz.

        ŞİMDİ SİZ KARAR VERİN

        20 şubesi olan, fabrikasyon ürünlerle hizmet veren kafedeki yemekle ayda 20 bin TL maaş alan şefin yaptığı yemek bir olabilir mi? Bunlar hiç düşünmüyoruz. “Hem hava yapalım, hem en iyi yerde yemek yiyelim, hem de çok para vermeyelim” in derdindeyiz.

        Tabii ki insanlar bütçesine göre tüketecek. Bunları bildiğin halde hem gidip hem de sürekli şikâyet edeceksen bence gitme, o tatlı canını da yorma. Şimdi siz düşünün ve karar verin, İstanbul gece hayatında yeme-içme pahalı mı ucuz mu?

        Ünal kardeşlerden YENİ MEKÂN

        GECE hayatında çok sevdiğim, işini hakkıyla yapan Ali-Erkan Ünal kardeşler, Maslak Steigenberger Hotel’de yeni bir mekân açtılar: Zahter. İsmi çok başarılı buldum. Ünal kardeşler uzun yıllardır bu işin içinde. Şimdiye kadar yaptıkları tüm hamleler gayet başarılıydı. Bu sefer kebap ve et çeşitlerinin bir arada olduğu yeni bir konsept yapmışlar.

        Mekânı çok merak edip ziyarete gittim. Otelin girişinin sağından içeriye giriyorsunuz. Kocaman bir mekân. Aynı anda 200 kişinin oturabileceği bir düzen var. Arkaya doğru kebap pişirme ocağı yani ocak başı, hemen yanında taş bir fırın, solundaysa mezeler yer alıyor. Cam kenarında oturup önce birkaç çeşit meze istedik. Hepsi gayet lezzetliydi. Aradan çok geçmeden hiç ara sıcak denemesi yapamadan direkt ortaya karışık et geldi. İçinde tavuk, kuzu pirzola, kaburga ve fıstık kebabı vardı.

        Erkan Ünal, kışı Kartalkaya Drop Lounge’ta, yazı da Bodrum’da geçirdiği için işin başında yıllarını bu işe vermiş Ali Ünal’ın eşi Ayşegül Hanım var. Uzun yıllar Suda Kebap’ta çalışmış, orada belli bir tecrübe edinmiş ve sektörü yakından tanıyan biri olarak artık kendi açtıkları mekânın başına geçti. Elbette en büyük desteği eşi Ali Ünal veriyor. Çok heyecanlı gördüm Ayşegül Hanım’ı... Daha önce çalıştığı Suda Kebap’ın kendisine çok şey öğrettiğini söylüyor. Satın almadan pazarlamaya kadar her şeyi öğrenmiş. Her şey bir yana içeri girer girmez mekâna bir kadın elinin değdiği her halinden belli oluyor. Allah yolunu açık etsin.

        Diğer Yazılar