Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘BECERİKLİ kadın’ diye ben Gül Etker’e derim. Çoğu kişi tanımaz ama ben onu yıllardır tanıyorum. Farklı bir düşünceye sahip, hep güzel şeyler yaptı ama devamını getirmedi. Şimdi Gül Etker, Rumelihisarı’nda The Kiss Frog adında bir deniz mahsulleri restoranı açtı. Daha çok akşamları iş yapan bir mekân ama sakın ola gündüz önünden geçerken “Buradan ne olur?” demeyin çünkü geceleri çok şey oluyor. Ben de The Kiss Frog burnumun dibinde olmasına rağmen bir türlü fırsat bulup gidememiştim. Geçtiğimiz günlerde Bodrum Mimoza’nın patronu Fikret Alphan İstanbul’a geldi. “Akşamın programını ben yapacağım, sen bana bırak” diyince “Tamam” dedik, Fikret’in nasılsa bir bildiği vardır yine... Önce Lucca’da buluşup bir şeyler içtik daha sonra komşum olan The Kiss Frog’a gittik. Günlerden cumaydı ve inanın adım atacak yer yoktu. Hemen bütün masalar doluydu.

        Gül Hanım masalarla tek tek ilgileniyordu. Biz ilk defa gittiğimiz için tercihi Gül Hanım’a bıraktık. Bize güzel bir tadım yaptırdı. Masaya gelen her şey tek kelimeyle çok lezzetliydi diyebilirim. Etker, kendi kafasına göre dekore etmiş mekânını. Modern ve şık bir restoran olmuş. Rahatsız eden, gözü yoran hiçbir şey yok. Fiyatlar da keza öyle, yormuyor. Şimdi bir daha gitmek için sabırsızlanıyorum. Rumelihisarı hep kahvaltıcılar mekânı olarak geçerdi. Böyle bir mekânın açılması yavaş yavaş çeşitliliğin artacağı anlamına geliyor herhalde.

        Cem Yılmaz’a yapılan haksızlık

        CEM Yılmaz bence İstanbul’un en sevilen komedyeni. Türkiye demiyorum çünkü Cem’in esprilerini anlamayan bir kitle var. Cem’in espri anlayışı daha çok zekâya dayalı. Diğer komedyenlerin ise bağırma, çağırma ve geğirmeye... Şimdi elmayla armudu ayırmak gerekiyor. Yılmaz son günlerde en gündemdeki insan. ‘Ali Baba ve 7 Cüceler’ filmi önceki hafta vizyona girdi. 10 günde 1 milyon 150 bin kişi tarafından izlendi. Muhtemelen 2 milyon 500 bin gişe yapacak. Bence çok iyi bir rakam. Artık sinemada birkaç film dışında bunu yakalamak mümkün olmuyor. Seyirci, espri anlayışı, yaşam tarzı farklı olduğu için Anadolu Cem Yılmaz’ın filmini tercih etmiyor. Yok efendim, sinemaya giren filmin yarısında çıkıyormuş. Ben de sinemaya gittim, sonuna kadar izledim ve salondan bir kişi bile çıkmadı. Biz karalamayı çok seviyoruz. Bir de eleştiride bulunanlar bir film çekse nasıl olur merak ediyorum. Ben gülmekten yerlere yattım. Bütün salon kahkaha içinde izledi filmi. Evet zaman zaman kötü sahneler var ama o da filmin nazarı diyelim. Diyaloglar çok başarılı, özellikle Çetin Altay ve Zafer Algöz harikalar yaratıyorlar. Hâlâ gitmeyen varsa ben tavsiye ederim. Son yıllarda izlediğim en güzel Cem Yılmaz filmi diyebilirim.

        Karaköy’e Cano’yla kadın eli değdi

        SEKTÖRDEKİ daralmaya rağmen ince elenip sık dokunduktan sonra hayata geçirilen yeni projelerle de karşılaşıyoruz. Bunlara bir örnek de Karaköy’ün son dönemdeki popüler caddesi Kemankeş’te açılan Cano. Cano yeni olmasına rağmen arkasındakiler sektörün gediklisi, işinin ehli. Canan Topdemir bu sektörün en sevilen ve başarılı isimlerinden biri. Canan’ın dokunuşlarını mekânın her noktasında hissediyorsunuz. Haftanın 7 günü sabah 9’dan sabaha karşı 3’e kadar açık. Mutfağa bir bakıyorsun Akdeniz, İtalyan, Meksika ve Türk lezzetleriyle tam bir potpuri. Zengin mutfağına yakışan cömertlikte bir şarap kavı oluşturmuşlar. Canlı DJ performansları sabah 9’da bir başlıyor mekân kapanana kadar devam ediyor. Cano’nun partileri pek meşhur, eğlencesi sokağa taşan cinsten. Canan da sektörün gediklisi olduğundan cemiyet hayatından tutun sanat dünyasına kadar ünlü diyebileceğimiz ne kadar insan varsa soluğu Cano’da alıyor. Bunun yanında öğrenci mi ararsın, çalışan beyaz yakalı kesim mi, Karaköy’ü kendine mesken tutan herkes burada. Mekânın kahvaltı sofraları da pek bir mükellef. “İster sabah ister akşam fark etmez, Cano’da keyif hiç bitmez” diyerek Kemankeş Caddesi üzerindeki mekânı tavsiye ederim.

        Diğer Yazılar