Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaz sezonuna bu sene damga vuran tatil beldelerinden biri olan Çeşme’de neler oluyor şöyle bir göz atmaya ne dersiniz? Geçtiğimiz hafta Çeşme’nin en iyi mekânlarını bir araya getirmiştik. Çeşme’de o kadar çok sayıda iyi mekân varken seçim yaparken inanın çok zorlandım. Bir sürü popüler beach, bir sürü restoran, bir sürü lezzet durağı var. Peki, Çeşme gerçekten bu kadar iyi olmayı neden hak ediyor? Mekânların fiyat politikaları nasıl? Çeşme’de iş yapmak için illa İzmirli mi olmak gerekiyor? Bodrum ile arasında ki fark nedir?

        ALAÇATI’NIN KEŞFEDİLMESİ İLE ZİRVE YAPTI

        Alaçatı’daki eski Rum evlerinin, bozulmayan dokunun keşfedilmesi ile birlikte trend yakalayan Çeşme’yi artık kimse durduramaz. Çeşme gerek yaşam tarzı, gerekse coğrafi olarak Yunanistan’a çok benziyor. Rüzgârın zamansız esmesi, dağlık bölgelerde ormanın olmayışı ve sahil şeridiyle Çeşme sanki Mikonos gibi. İkiz kardeş gibi benziyorlar. Aynı şekilde işletmeler de ucuz fiyat politikasını uyguluyor. Zaten yerel halktan büyük destek gören Çeşme artık sayılı tatil beldelerinden biri oldu. Şimdi Çeşme’de iş yapan mekânlar fiyat politikası değişmediği sürece aynı şekilde devam eder. Beach’ler, gece kulüpleri, restoranlar yakışıklı erkekler ve güzel kadınlardan geçilmiyor. Çeşme’de iş yapanların çoğunun mekânları İzmir’de de mevcut. Olmayanların çoğu zaten İzmirli. İstanbullulara çok şans tanınmıyor. Yıllar önce Emre Ergani, 7800 diye bir yer yaptı. O senenin en iyi mekânı olmuştu. Onun dışında çok öne çıkan mekân olmamıştı. Yaz kış o bölgede yaşayan ve müşteri ile duygusal bağ kuran mekâncıların başarılarının en önemli sebeplerinden biri bu bence. Çünkü herkes birbirini tanıyor. Mekâncılar birbirleriyle o kadar samimi ki herkes birbirine gidip yemek yiyor birlikte eğleniyor. İstanbul’daki ya da Bodrum’daki gibi mekânlarında bekçilik yapmıyorlar. Birbirlerine zaman ayırıyorlar. Arada havaya giren işletmeciler oluyor. Ancak bunlar da zamanla kendi kendilerini yok ediyorlar. O yüzden Çeşme uzun yıllar daha eğlence hayatının kaymağını yiyecek. Şımarıp Bodrum gibi hatalar yapmazlarsa tatil eğlence denilince ilk akla gelen yer olacak.

        Mona çok huzurlu ve ferah

        İstanbul gece hayatına son iki yıldır damga vuran mekânlardan Cihangir Mona ilk iş olarak Çeşme’de kendini kanıtlamıştı. Mekânın ortağı Selin Altınel her gün daha da adından söz ettirmeyi başardı. Çeşme’de Mona artık bilinen ve çok iş yapan bir mekân. Balıkçı ve meyhanelerin yaratıcısı Alaçatı’da İtalyan ağırlıklı mutfak ile hizmet veren Mona’ya uğradım. Alaçatı’nın en sonunda, çok huzurlu ve ferah bir mekân. İçinde 150 yıllık bir zeytinyağı üretim yeri var. Mona’ya koşarak gitmemin sebeplerinden biri de çok sevdiğim şeflerden olan Sabri Apatarkan’ın burada çalışıyor olması.

        Dost Pide’ye uğramadan dönülmez

        Çeşme öyle bir yer ki kendi kendine marka yaratan olmuş. Çeşme’ye gidip Dost Pide’de Reşat Bey’e uğramadan dönülür mü? Günde yaklaşık iki bin kişi mekâna girip çıkıyor. Çeşme’ye gittiğimde uğradım, Reşat Ağabey (Akbaykal) yine işin başında. Şöyle bir tadım yapalım bakalım dedik. Kuşbaşılı, kıymalı ardı arkası kesilmiyor pidelerin. Lezzet muhteşem. Artık işi o kadar iyi biliyorlar ki bütün ustalar gözü kapalı çalışıyor. Bir ara nasıl yapılıyor diye fırın bölümüne gittim. Aman Allah’ım nasıl bir yoğunluk. Ama hepsi büyük bir keyif ile çalışıyor. Hepimizin sevdiği yemek şüphesiz pide, lahmacun ve kebaptır. O yüzden kasmaya gerek yok. Hatta beach’ten çıkıp gelip yemek yiyip geri giden bile varmış.

        Bu otelde Alaçatı evlerinin dokusu var

        Çeşme'ye gittiğimde her seferinde başka bir otelde kalırım. Bu sefer Çeşme Alaçatı’nın hemen girişinde bulunan tam merkezi olan bölgede Erendira adında bir otelde kaldım. Oldukça başarılı bir otel. Küçük ama dekore etmişler. Tam eski Alaçatı evlerinin dokusunu içeriye yansıtmışlar. Otelin başında Leyla Taşkın var. Ben çok memnun kaldım. Hatta otelin avlusunu restoran yapmışlar. Şef Ayvaz Akbacak burada harikalar yaratıyor.

        Tapu’da yemekten sonra parti

        Tapu, Çeşme’nin fine dining mekânlarından biri. Sahibi, Erhan Görücüoğlu şimdiye kadar Çeşme’de çok sayıda mekâna imza attı. En son Tapu adında bir mekân açtı. Oldukça başarılı bir yer sayılır. Ağaçların arasında yemyeşil bir yerde keyifle yemek yiyorsunuz. O gece İstanbul’dan Çeşme’ye gitmiş ne kadar ünlü varsa soluğu Tapu’da almış. Erhan aynı zamanda İstanbul’daki Zıpkın’ın da patronu. Gecenin ilerleyen saatlerinde son dönemlerin en iyi çıkış yapan DJ’lerinden biri olan Murat Tokuz sahneye çıktı. Murat’ı ilk Lucca daha sonra Mikonos’taki partide dinlemiştim. Çok iyi çalıyor ve müşterinin nabzına göre müzik yapıyor. Yemekler bittikten sonra bazı müşteriler oturdukları masadan kalkıp stant kurulan alana geldi. Gece geç saatlere kadar parti devam etti. Murat coştukça müşteri de coştu...

        Ferdi Baba bir klasik

        Çeşme seyahatlerimde ilk gittiğim mekân Ferdi Baba oluyor. Ferdi Baba’nın yeri bende çok ayrı. Ferdi Bey çok değerli bir insan. Şimdi emekli oldu. İşin başında ise şimdi oğlu Murat Kabak var. O gün hemen deniz kenarındaki masaya oturdum. O kadar yeni mezeler var ki say say bitmez. İlk defa gördüğüm mezeler var. Mekânın ustabaşı Şenol Sıvacı kendi buluşlarıyla hünerlerini ortaya koyuyor. Cevizle kabakla yapılan mezelerden sonra balık faslına geçtik. Ortaya muhteşem bir balık kebabı geldi. Levrekten yapılan yemeğin altında şevketi bostan, üzerinde de yoğurt yer alıyor. Bütün tabağı sıyırdık. Bir tane daha söyleyecektik ama başka sefere dedik. İstanbul balıkçılarından çok daha ucuz ve daha lezzetli olduğunu söyleyebilirim.

        Diğer Yazılar