Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SEYAHAT Dergisi Travel Leisure, okurlarının oyları ile dünyanın en iyi seyahat yerlerini belirlemiş. Okurlar kültür, sanat, yiyecek ve harcanan paranın karşılığında alınan değerler gibi kriterleri göz önüne alarak Japonya’nın Kyoto kentini birinci sıraya almış. Geçtiğimiz yıl Avrupa’nın en iyi seyahat noktası seçilen İstanbul iki basamak gerileyerek üçüncü sıraya düşmüş. Kardeşim her şey tamam da benim memleketimi iki oyla hemen harap ediyorsun. Bir kere oyları kim atıyor. Hangi şehir bu dergiye ne kadar para veriyor. Tüm bunları öğrenirsek işin içinden daha rahat çıkacağız. Kültür dedin mi İstanbul, dünyanın başkenti sayılacak bir yer. Allah aşkına Ayasofya ayarında tarihi bir yer söyleyin ondan sonra ben sözümü geri alacağım. Bugün Avrupa’daki şehirlerin müzelerini, kent meydanlarını süsleyen eserler bile 13’üncü yüzyıldaki Haçlı istilası sonrasında İstanbul’dan kaçırıldı. Bu Avrupalılar hayatları boyunca ağzımıza bir kaşık bal sürüp devamını getirmezler. Bu durum sadece turizmde değil her şeyde böyle. Türkiye çalışan, üreten bir toplum. Ama Avrupa’da hâlâ üçüncü dünya ülkesi muamelesi gören bir konumdayız. Dünyayı gezen bir insan olarak hak ettiğimiz değeri görmediğimizi söyleyebilirim. Tabii ki bizim de hatalarımız yok değil; belli bir makro planımız yok. Turizmi temsil eden dernek ve kuruluşların başkanları bir işe yaramıyor olabilir. Ama elimizde her şey var. Bunları sunmamak için her şeyi yapıyoruz. Her gün abuk sabuk şeylerde açıklama yapan TUROB, TURSAB gibi kurumların benzeri olan yapılanmalar, federasyonlar İspanya’da da hizmet veriyorlar. Bizimkiler gidip bir baksınlar nasıl bir işleyişleri var. Ülke turizmine ne oldu, yerlerde. Bizim şüphesiz tek kurtuluşumuz var o da turizm. Gerçekçi olalım, dünyanın önemli teknoloji, telefon, otomobil üreticisi olacak durumumuz yok. En iyi hizmet sektöründe varız. Gelin o zaman bütün birimler el ele verip neler yapabiliriz konuşalım. Sadece İstanbul ile değil, Antep, Bursa, Bodrum, Çeşme, Mardin, Urfa, Göcek, Fethiye, Nemrut, Kapadokya ve Efes’le cevap verelim. Her şeyi devlet yapacak diye bir şey yok. Yeri geldi mi hepiniz bülbül kesiliyorsunuz. Kaderimizi bir iki dergi belirlemesin.

        Korumalardan bezen mekâncılar

        İSTANBUL yeme içme sektöründe son dönemlerde garsonundan komisine şefinden müdürüne kadar herkesi rahatsız eden bir olay var. Bazı müşterilerin her yere korumaları ile gitmeleri. Mekân işletmecileri bunun için büyük mücadele veriyor. Hatta koruması içeriye alınmadı diye küsüp gidenler oluyor. Ama mekâncılar da zaten öyle müşteri gelmesin diye dua ediyor. Geçtiğimiz günlerde Papermoon’a öğle yemeğine gittim. Yanımdaki arkadaşım hatırı sayılır biri. Milyon dolarlık işler yapar. Havaya girip 5 tane koruma tutabilir. Ama bunu yapmıyor tabii ki. Çünkü medeni bir insan. Biz bahçede otururken genç bir çocuk geldi. Kim olduğunu ben bilmiyorum, işin kötü tarafı mekânın müdürü Sezgin de bilmiyor. Korumasıyla gelen genç adam bir masaya oturdu. Kendisine polis havası veren koruma da bir arka masaya oturdu, tek başına. Tabii ki mekânın müdürü hemen müdahale edip iç salona yönlendirdi. Bunun gibi birçok örnek var. Altı üstü bir koruma be kardeşim kulağındaki telsizle kiminle konuşuyorsun çok merak ediyorum. Büyük ihtimal radyo dinliyor. Bunlara polis nasıl müsaade ediyor anlamış değilim. Sadece o gün yaşanan bir olay değil, bunu yapan çok sayıda müşteri varmış. Bunlara işadamı diyemeyeceğim çünkü o kadar çok iyi işadamı tanıyorum ki hiçbiri bu hareketi yapmaz. Kendinden utanır. Aziz Yıldırım gibi birinin bile tek başına yemeğe gittiği bir ülkede ne idüğü belirsiz adamların bu şekilde gezmesi kimin kabahati acaba. Lucca’da kesinlikle içeriye almıyorlar. Reina’da da aynı sıkıntı var. Ama kavga gürültü ne olursa olsun içeriye almıyorlar. Personeli zor durumda bırakan o kadar çok insan var ki söyleyecek bir şey bulamıyorum. O gün Papermoon’un müdürü Sezgin de çok zor durumda kaldı.

        Diğer Yazılar