Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AVRUPA Birliği’nin “gayri resmi” Brüksel zirvesi, Fransa Cumhurbaşkanı’nın sahnedeki yeni oyun ve rollerine de ev sahipliği yaptı.

        Saray’da genç tarımcılarla buluşmasında “Öğlen ve akşam birer kadeh şarap içerim” diyen, haftaya Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın tiyatro gösterisinde sahne alacağı duyurulan Macron’un esas oyun sahnesi Avrupa.

        Cumhurbaşkanlığı ve iktidarı yepyeni partiyle kazanan, Avrupa’nın şu anda “en güçlü” lideri görünen Macron, Avrupa Parlamentosu’nda sıfır milletvekiline sahip!

        O yüzden çizgisi şu:

        “AB’nin sonraki başkanı Avrupa’daki iki geleneksel siyasi merkezin ipoteğinden çıkarılsın. Başkanın en güçlü gruptan otomatik seçilmesine son verilsin.”

        Fransa’da merkez sağ ve solu dağıtan, ikisi de olmayan “sentez denemesi”yle kazanan Macron, Avrupa’da da benzer hedef peşinde: Eski siyasi yapılanmanın tasfiyesi!

        O yüzden, şu anda pek karşılık bulmayan “sınır ötesi seçim listeleri” teklif ediyor.

        AB’nin diğer güçlüsü Almanya ise gücünden yitirmiş iki merkez sağ ve sol partinin koalisyonuyla tam da geleneği temsil ediyor.

        BÜTÇE SIKINTISI

        AB zirvesinin bir önemli konusu da bütçeydi:

        İngiltere’nin çıkışının yarattığı 12 milyar Euro kadar boşluk, üye devletlerin verdiklerini artırmak, aldıklarını azaltmak istememesi; mülteci sorunu, güvenlik, savunma için finansman ihtiyaçları.

        Bu vesileyle bir ikinci zirve de, 32 devlet ve hükümet başkanı ile temsilcisinin katılımıyla, Batı Afrika’da “cihatçılar”la mücadele eden Mali, Nijer, Burkina Faso, Çad, Moritanya’ya verilecek destek üzerineydi. AB yardımı 50 milyon Euro’dan 100’e çıkarken, toplantıya katılan Suudi Arabistan 100 milyon Euro sözü verdi. ABD de 60 milyon Euro taahhüt etti. Fransa’nın bölgede 4 bin askeri var. AB’nin bölgeye kalkınma desteği de 6 yıllık bir dönemde 8 milyar Euro’yu buluyor.

        SÜRPRİZ İSİM

        “Avrupa yürüyüşü”nde Macron’un pek yakınında, seçim kampanyasından beri sürpriz biri var.

        50 yıl önce 68 Mayıs’ında “Fransa devleti ve kurulu düzen”e karşı Sorbonne, sokaklar, barikatlarda ayaklanmış liderlerden, Alman asıllı “Kızıl Dany” Daniel Cohn-Bendit. Alman Yeşiller’in tam 19 yıl süre Avrupa Parlamentosu’ndaki ağır topu.

        2004’te Türkiye’nin üyeliğinin Türkçe “Evet” pankartlarıyla desteklenmesini örgütleyenlerden.

        “Asi 68’li” artık Fransa Cumhurbaşkanı, yani devletiyle birlikte. Bir zamanlar işgal ettiği Sorbonne’da Macron’la birlikte konferansa katılıyor; onun “hem ırkçı akıma karşı güvence olduğunu, hem kurulu düzeni sarstığını” düşünüyor; özellikle Avrupa politikasını hem destekliyor hem besliyor: “Macron, Avrupa egemenliğinin ne olabileceğini hatırlamaya çalışan ilk kişi.”

        Tabii ikisinin birlikteliği, sağda ve solda eleştiri veya mizah, alay konusu da olabiliyor. Bir ara, “68 Mayıs’ının 50’inci yılı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda da kutlanacak” sinyali veren Macron da muhtemelen o eleştiriler yüzünden bundan vazgeçti gibi.

        ‘ARINDIRMA MERKEZİ’

        Cumhurbaşkanı Avrupa’ya ağırlık koymaya çalışırken; Fransa Başbakanı da 10 kadar bakanla birlikte, Brüksel’e çok yakın Lille’de “Radikalleşmeye Karşı Ulusal Plan”ı ilan etti.

        “Lakliğin güçlendirilmesi” üstüne bir raporun da eşlik ettiği planda, cezaevlerinde “terör mahkûm ve tutukluları” ile diğerleri arasındaki “radikalleri çoğaltan” ilişkinin önlenmesi, Irak ve Suriye’den dönmüş 13 yaş altı çocuklara özel ilgi, hâlâ orada olan 500 kadar çocukla ilgili tedbirler, okullarda cumhuriyet ve laiklik değerleri ile radikalleşme karşıtı eğitim gibi hususlar var.

        Tabii belli bir çaresizlik de: Mesela, “Radikallikten Arındırma Merkezi” diyebileceğimiz bir pilot merkeze, gönüllü olarak tek kişi gelmemiş bugüne kadar!

        Önceki başbakana yakın üst düzey bürokrat Gilles Clavreul’ün açıklanan ve çok tartışılan “Laiklik, Cumhuriyet Değerleri” raporu ise tüm memurların 2020’ye kadar laiklik eğitiminden geçmesinden devlet desteklerinde laiklik şartı aranmasına kadar “radikal” tedbirler öneriyor.

        Kısacası; “cumhuriyet, laiklik, Avrupa” gibi kavram ve değerleri icat edenler bile bunların içinde bin türlü gerilimle yeni yollar arıyor!

        Diğer Yazılar