Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - PARİS -

        HAKİKATİ talep etmek, araştırmak ve hesap sorabilmek...

        (Hâlâ) “demokrasi” diye bir şey varsa, hassası böyle bir şey olmalı!

        İçtiğiniz sudan, devletlerin yapıp ettiklerine kadar.

        KATLİAM VE SU

        Bir şu rapora bakıyorum bir ötekine.

        Biri, 24 yıl önceki bir katliama dair; diğeri her gün şişelerce tüketilen suya dair.

        Biri Afrika’nın bir yerinde etnik temizlik ya da esas terimiyle “soykırım” sonucu 3 ayda 1 milyon kadar insanın hayatına mal olmuş...

        Diğeri en ünlü markalardan başlayarak, dünyanın her köşesinde, su gibi “plastik zerrecikleri”ni insanların bedenlerine doldurmuş.

        FRANSIZLAR YÜZLEŞİYOR

        24 yıl önce Ruanda’da iktidardaki Hutu çoğunluğun azınlıktaki Tutsilere ve o arada elbette, makul, sağduyulu, vicdanlı “kendi Hutuları”na karşı da başlattığı katliamda, Fransa’nın rolü neydi?

        Le Monde Gazetesi, yeniden bir dosya açtı. Eski bir askerin, Guillaume Ancel’in bugün piyasaya çıkan “Ruanda: Sessizliğin Sonu” adlı kitabı da buna vesile oldu.

        Şimdi Fransızlar, “Turkuvaz Operasyonu”ya Ruanda katliamları sırasında müdahil (ya da seyirci) olan devletleriyle yeniden yüzleşiyor.

        Yüzleşme için, gazetecilik, bazı aktörlerin gecikerek de olsa ortaya çıkan vicdanı, demokrasi ve hukuk devletine saygılı yargı mensupları ile hakikate hep aç ve saygılı, ne pahasına olursa olsun gerçekleri talep eden bir kamuoyu lazım.

        Yüzde 100 olmasa bile!

        KATLİAM ORTAKLIĞI

        Yüzleşme esasen 2008’de, yargı mensupları “devlet sırrı” gizli dosyaları talep ettiğinde, o zamanki Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin bunları teslim etmesiyle başlamıştı.

        10 yıl sonra, 1994’ün Sosyalist Cumhurbaşkanı Mitterrand ve Türkiye kökenli sağcı Başbakan Balladur döneminin o sayfaları yeniden açıldı.

        Özetle, anlaşılan şu: Katliamlar başlayınca Fransa Ruanda’da askeri operasyonlara girişiyor. Bir yüzünde “sıradan” askerler sözde sivilleri koruyor; diğer karanlık yüzünde “özel harekât timleri” katliamları yürüten Ruanda (Hutu) iktidarına ve ordusuna, “Tutsi gerillalar”a karşı yardımcı oluyor.

        Sadece Fransa değil; Belçika parmağı da bu katliamların içinde dolanıyor.

        Bir yanda “nötr kalmak” gibi bir sessiz katliam ortaklığı; diğer yanda, “nötr kalmak” ne demek, bizatihi katledenlerle ortaklıklar: Etnik temizlikte, soykırımda!

        Bakalım bu son yüzleşme, devletin ne kadar derinlerine kadar gidecek.

        Unutmadan: Şu ana kadar kimse Le Monde’a (ve diğer gazetecilere) “Hain” demedi!

        PLASTİK ZERRECİKLER

        Diğer rapor da esasen bir “halk gazeteciliği” ürünü. ABD’de “kâr amacı gütmeyen” bir gazetecilik örgütü, “Orb Media” çok sayıda ülkeden 250 pet şişe suyu inceletti.

        Öyle kıytırık markalar değil; en ünlüleri, en babaları da dahil: Evian, Aqua, Nestle Pure Life, Aquafina, Dasani, San Pellegrino...

        Sonuçta, Türkiye’den bildiğimiz ama hemen unuttuğumuz, mavi damacana ile beyaz şişeyi ayırıp kendimizi ferahlattığımız mesele ortaya çıktı:

        Pet şişeler, şişeleme ve kapaklama sürecinin eseri olarak, plastik zerrecikleri de suyun içine katıyor!

        Dünyanın en hızlı büyüyen piyasalarından, yılda 147 milyar dolarlık iş hacmine ulaşmış bir “temel ihtiyaç”tan söz ediyoruz.

        Hava gibi temel ve bedava olması gereken su; kaynakların kirletilmesi, zehirlenmesi, muslukların asbestli, kirli, toksik olmasının rantını “kapitalizm sakaları”na arz etmişti ya...

        O yoğun talep karşısında onların arzı da bu nevi “...akalar” demek ki.

        HANGİ BİRİYLE

        Artık hangi hakikatlerle yüzleşmek isterseniz...

        İçtiğiniz su, yediğiniz yemekler, aldığınız ilaçlar mı...

        Yoksa devletlerin kara kutuları mı?

        Belki hepsi birden!

        Diğer Yazılar