Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Adana’da gazeteci Mine Bekiroğlu “Başbakan Erdoğan’a hakaret”ten mahkum oldu.

        15 Şubat 2014’te gözaltına alınıp bir yıl sonra 5 ay hapse çarptırıldı.

        Burada herkese “iyi haberler” var:

        Cumhurbaşkanı’na “iyi haber”: Bir gazeteci daha, bir “hakaret zanlısı” daha mahkum oldu!

        Adalet ve Kalkınma’ya “iyi haber”: Eski Başbakan’a hakaret davasında Cumhurbaşkanı’nın avukatlığını AKP ilçe başkanı yaptı.

        Mine Bekiroğlu’na “iyi haber”: Cezası “iyi halden” 6’dan 5 aya indirildi; “bi daha yapana kadar” açıklanması ertelendi.

        Herkese “iyi haber”: Karar ilk celsede alındı; yani Adalet bu kadar hızlı işledi!

        Oysa kendileri artık davanın seyrini bilemeyecek kadar ölü olsalar da, Esenyurt’ta AVM şantiyesi çadırında eritilen 11 işçinin mesela; böyle hızlı bir dava ve sonuç elde etme şansı yok.

        Başkalarının da.

        Yani yanmasan, erimesen, toprağa gömülmesen de misal eleştiri yapsan, de ki “hakaret” dense, davan şipşak sonuçlanacak.

        ***

        Tabii şu durum zaten hep var:

        Afyon cephanelikte paramparça 25 askerden kiminin aileleri, sanık komutanlar serbestçe dolaşarak yargılanırken, çoktan mahkum oldu bile.

        Esenyurt işçileri de, mahkeme sürse de, bilirkişiye göre kendi ölümlerinde suçlu!

        Öyle ya, burada karısını bacağından bıçaklayan koca da 5ay hapis aldı; ama kadının cezası 2 yıl 3 ay hapis oldu (Kemal Göktaş’ın haberi).

        Kocasına attığı yumruktan beş ay, bıçağı eline alıp sallayarak “silahla tehdit ettiği için” de bir yıl 8 ay!

        Terazi böyle adil, Adil!

        Öyle ya, 15 yaşında çocuğa tecavüz eden 8 kişi serbest kaldı. Hakim adeta kızı suçladı, “Neden direnmedin” diye. O da nakim amcaya mektup yazdı: 15 yaşında, 38 kiloyum. Nasıl direneyim!

        Direnmeyince, Rıza oluyor çünkü; Reza değil!

        ALDATTIN BİZİ ZALİM!

        Böyle şeker memlekette 15 yaşında kızın, 28’inde gazetecinin, 20’sinde askerlerin, bıçak yemiş bir kadının ne gücü olabilir ki.

        Baksanıza, 13 yıldır iktidar, onca zaman başbakan ve artık cumhurbaşkanı olan “Lider” bile “aldatıldım” diyor!

        Düşünebiliyor musunuz, düşünemeyecek durumda mısınız, bilmiyorum, ama düşünün veya düşünmeyin, ülkenin Cumhurbaşkanı, Harp Akademileri’nde aynen şöyle dedi:

        Bu operasyonlarla (Ergenekon, Balyoz vb.) şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Kurumlarımızın içinde örgütlenmiş, güçlü medya desteğiyle teçhiz edilmiş bir yapının, Türkiye’yi ele geçirmek için yürüttüğü kumpasa, darbe teşebbüsüne hep birlikte maruz kaldık. Samimiyetle ifade ediyorum, eski Genelkurmay Başkanımız başta, birlikte mesai sarf ettiğim için yakından tanıdığım pek çok komutanın tutuklanmasına şahsen gönlüm razı olmadı. Tereddütlerimi, itirazlarımı bu işin sorumlularına ifade ettim, hatta kamuoyu önünde dile getirdim. Ancak çoğunun çarpıtılmış olduğu sonradan ortaya çıkan belgeler karşısında, hukuka saygı gereği yapacak bir şeyimiz kalmadı.”

        ***

        Cumhurbaşkanı “suçluyla suçsuz, yalanla doğru aynı kefeye kondu” da dediğine göre, “Suçlu” gördüğü birileri ve “Doğru” gördüğü hususlar var ama onlar bir yana…

        Ya kendisi ya “tüm ülke” o sıra başka yerde yaşıyordu!

        Güçlü medya desteği” dediği bir tek Cemaat medyası değildi ki; Havuz Medyası’nın tamamı “Paralel”di o vakit!

        İktidarın tamamı da. Kendileri de.

        Bir açıdan bakarsan onca insanın yıllarına, kariyerine, hatta kiminin hayatına mal olan durumu bir iktidar, bir siyasi sorumlu “Valla kandırıldık” diye geçiştirebilir mi?

        Hele kendileri de bu “operasyonlar”a destek vermişken!

        Böyle “aldatılmalar”ın siyasi, hukuki, en azından ahlaki bedeli yok mudur demokrasilerde?

        Başka açıdan bakarsan, onca zaman, böyle önemli meselelerde “Yanıltılan, aldatılan, kandırılanlar”ın başka meselelerdeki ilmine, bilgisine, şaşmazlığına nasıl güvenmeli!

        Daha başka bir açıdan bakarsan:

        Pekiyi “suçsuzlar” kim, “suçlular” kim?

        Yalanlar” ne, “doğrular” ne?

        Anayasa Mahkemesi dahil her konuda herkese her şeyi söyleyebilen bir “Lider”, (Başbuğa “terör örgütü” denmesine itirazı dışında) açık açık hangi itirazı etti de duyulmadı?

        Not: Benim bakışım şu: Elbet yalanla doğru, suçluyla suçsuz karışmıştır; Türkiye’de ilk kez olmuyor. Kumpas da olmuştur. İlk kez insanların hayatlarına, yıllarına, her şeylerine mal olan meseleler değil bunlar. Hele darbelerde, cezaevi baskınlarında, kayıplar ve infazlarda dahli olmuş rütbelilerin böyle yakınmaları hüzünlü! Ama acı, haksızlık arasında ayrım olmaz!

        İnancım, 2001’den itibaren epey “darbe hevesi” ve tasarımının olduğu yönünde. Gerek TSK, gerek Bush yönetimindeki bölünmelerin ve esas halkın tavrının, iktidar ve muhalefetin duruşunun da bunlar mümkün kılmadığı yönünde! İktidarın tavrı tabii artık bir öyle bir böyle!

        Diğer Yazılar